Çocuk Sağlığı

DİKKAT EKSİKLİĞİ-HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU (DEHB)

doktoryilmazbay Yorum yok

Dikkat eksikliği hiperaktivite  bozukluğu (DEHB); bireyin yaşına, gelişim düzeyine ve çevresine uygun olmayan aşırı hareketlilik, isteklerini erteleyememe ve dikkat sorunları ile ilgili bir bozukluktur. Bu hastalık bazen yalnızca dikkat dağınıklığı (Dikkat eksikliği) bazen yalnızca aşırı hareketlilik (Hiperaktivite) bazen isteklerini erteleyememe (Dürtüsellik) bazen de her üçünün  birlikte olduğu bir tablo şeklinde seyreder. 

DEHB kötü anne babalardan ya da kötü öğretmenlerden dolayı ortaya çıkmaz. DEHB beyinde bazı maddelerin eksikliğine bağlı nöropsikiyatrik bir bozukluktur. Genetik ve çevresel faktörlerin yanında zor doğum, düşük doğum ağırlığı, annenin ve çocuğun kullandığı ilaçlar ve bazı beyin hastalıkları hastalığın ana sebebidir.

DEHB okul çağındaki çocukların %3-5 inde görülür. Erkek çocuklarda kızların 3-4 katı daha fazla görülür. Dikkat eksikliği bir karakter sorunu değil, biyolojik bir sorundur. Nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte ailesel geçişli  genlerin rolü  %65-90 gibi oldukça yüksek düzeydedir. Dopamin ve noradrenalin gibi uyarıcı genlerin işlevleri bozulmuştur. Zor doğum, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, annenin sigara içmesi, içki içmesi, annenin kullandığı ilaçlar, çocuğun  geçirdiği beyin hastalıkları  DEHB gelişme riskini arttırmaktadır.

Her hareketli çocuk DEHB değildir. Bir çocukta DEHB olduğunu söyleyebilmemiz için; dikkat süresinin kısa olması, başladığı  işi bitirememesi, işleri organize edememesi, ileri derecede unutkan olması, dikkatinin  kolay dağılması, çocuğun yaşından, gelişimsel seviyesinden beklenenlere uygun davranmaması, DEHB belirtilerinin birden fazla ortamda (okul, ev gibi) görülüyor olması, belirtilerin 7 yaşından önce başlamış olması, en az 6 aydır süregelmesi ve çocuğun günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutta olması gerekir.

DEHB’nin 3 ana belirtisi vardır; dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, isteklerini erteleyememe (dürtüsellik).

DİKKAT EKSİKLİĞİ: Çocuğun dikkat süresinin ve yoğunluğunun yaşına göre olması gerekenden daha az olmasıdır. Çocuk dikkatini belirli bir noktaya toplayamaz, dikkati çok çabuk dağılır, dağınıklık, unutkanlık, eşyaları kaybetme gibi belirtiler yoğundur. Dikkat eksikliğinde sorun dikkat etmemek değil, dikkatin belirli bir noktaya odaklanamamasıdır. Çocuk tüm uyaranlarla aynı anda ilgilenir. Çocuk bir işle uğraşırken başka bir uyaran  kolaylıkla dikkatini dağıtabilir ve o anda elindeki işi bırakıp yeni uyarana yönelir. 

Dikkatin süresi ve yoğunluğu yaşa göre değişir. 5-6 yaşındaki bir çocuğun dikkat süresi ve yoğunluğu 10-11 yaşındaki çocuktan elbette ki farklı olacaktır. Ayrıca uyarana ve çevreye ait faktörler dikkat süresini ve yoğunluğunu etkiler. Örneğin ödev yaparken 10-15 dakika olan dikkat süresi; bilgisayar başında ya da televizyon izlerken daha fazla olabilir. Yine sessiz ve sakin bir ortamdaki dikkat süresi ve yoğunluğu ile kalabalık ve gürültülü ortamdaki  dikkat süresi ve yoğunluğu elbette farklı olacaktır.

DİKKAT EKSİKLİĞİ OLAN ÇOCUKLAR;

  1. Belirli bir işe ya da ortama dikkatini vermekte zorlanır.
  2. Dikkati kolayca dağılır.
  3. Dikkatsizce hatalar yapar.
  4. Başladığı işi bitiremez.
  5. Sizinle konuşulurken dinliyormuş gibi gözükür ancak sizin konuşmalarınızı anlamaz, aklı başka yerdedir.
  6. Görev ve etkinlikleri düzenlemede zorlanır.
  7. Ev ödevi, okul aktiviteleri gibi yoğun zihinsel çaba gerektiren işleri yapmaktan kaçınır.
  8. Etkinlikler için gereken eşyaları kaybeder.
  9. Günlük etkinliklerde unutkandır.

Bunlardan en az 6 tanesinin, en az 6 aydır birden fazla ortamda görülüyor olması çocukta dikkat eksikliği olduğunu düşündürür.

AŞIRI HAREKETLİLİK (Hiperaktivite) : Bireyin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayacak biçimde hareketli olması haline  hiperaktivite denir.  

HİPERAKTİVİTESİ OLAN ÇOCUKLAR;

  1. Eli ayağı kıpır kıpırdır.
  2. Oturduğu yerde asla sakin duramaz.
  3. Gereksiz yere sağa sola koşturur, raflara eşyalara tırmanır.
  4. Sakince oyun oynamakta zorlanır.
  5. Sürekli hareket eder, sanki motor takılmış gibidir.
  6. Gereğinden fazla konuşur.

İSTEKLERİNİ ERTELEYEMEME (Dürtüsellik): Bireyin genel olarak kendini kontrol edememesi halidir.

İSTEKLERİNİ ERTELEYEMEYEN ÇOCUKLAR;

  1. Acelecidir, sorulan sorulara; soru tamamlanmadan yanıt verir, aklına ilk geleni o anda söyler.
  2. İsteklerini erteleyemez, düşündüğünü hemen yapmak ister, sırasını bekleyemez.
  3. Başkalarının sözünü keser.
  4. Oyunlarda sırasını beklemeden araya girer.

DEHB’Sİ OLAN ÇOCUKLARDA SIKLIKLA GÖZLENEN DİĞER PROBLEMLER

  1. Karşıt olma, karşı gelme (bilerek anne-baba ve  öğretmenlerine  karşı gelme).
  2. Davranım bozukluğu (Yalan söyleme, hırsızlık yapmak, bilerek eşyalara zara vermek).
  3. Anksiyete (Kaygı bozukluğu).
  4. Depresyon. 
  5. Kendine güvensizlik, arkadaş edinme zorluğu.
  6. Konuşma, okuma ve yazma sorunları.
  7. Tikler.

ANNE VE BABALARIN DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARLA İLGİLİ TANIMLAMALARI

  • Söylediklerim bir kulağından girip diğer kulağından çıkıyor.
  • Çok dalgın, aklı hep başka yerde.
  • Eşyalarını koyduğu yeri hatırlamıyor, sürekli eşyalarını kaybediyor.
  • Ödevlerine en fazla 10 dakika konsantre olabildiği halde bilgisayar başında saatlerce durabiliyor.
  • Eli dursa ayağı durmuyor.
  • Bu çocuk yürümez, koşar hatta uçar.
  • Ya sürekli konuşur ya da kendine göre özel sesler çıkartır.
  • Televizyon izlerken bile sürekli hareket halindedir.
  • Hiç yorulmuyor, enerjisi hiç bitmiyor.
  • Büyüdüğü halde söz kesmemeyi öğrenemedi.
  • Sabırsız, istekleri hemen olsun istiyor.
  • Düşünmeden hareket ediyor.

ÖĞRETMENLERİN DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARLA İLGİLİ TANIMLAMALARI

  • Dersi hiç dinlemiyor, sürekli etrafla ilgileniyor.
  • Başladığı işi bitiremiyor.
  • Sınavlarda dikkatsizce çok basit hatalar yapıyor.
  • Çok yavaş hareket ediyor. 10 dakikalık işi 3-4 saatte bitiriyor.
  • Sırada otururken bile eli ayağı durmuyor.
  • Sınıfta nereye baksam karşıma çıkıyor.
  • Sırada oturmanın 50 çeşidini gösterebilir.
  • Asla sırasını beklemiyor.
  • Daha soruyu tamamlamadan cevabını vermeye kalkıyor.
  • Aklına geleni hemen yapmak istiyor.

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞUNDA (DEHB) TEDAVİ

Tedavinin ilk şartı; aile, okul ve çocuğu tedavi eden hekim arasındaki sıkı iş birliğidir. Yapılandırılmış öneriler, destek ve davranışsal programlar çok önemlidir. Öncelikle aile çocuğunun hastalığını kabul etmeli  ve DEHB konusunda  ayrıntılı olarak bilgi sahibi olmalıdır. Çocukta var olan sorunlarının nedenlerini başka yerlerde aramak; çözüm üretmeyi engellediği gibi tedaviyi geciktirmekte ve aileyi yanlış yollara sevk etmektedir. Çocuğun davranışlarını ve dersler ile ilgili başarısızlığını yaramazlık ya da tembellik olarak yorumlamayın. Tedaviyi ona  ceza vermekte aramayın. Aksi takdirde sorun içinden çıkılamaz boyutlara ulaşır. 

Tedavinin amacı; çocukla yeniden sağlıklı ilişki kurabilmenin yollarının aranması, ailenin yanlış tutumlarının yeniden gözden geçirilmesi,  yanlışlar ve doğrular hakkında aileye gerekli bilgilerin verilmesi, olumsuz davranışların düzeltilmesi ve yerine olumlu davranışların konulmasına  yönelik olmalıdır.

DEHB tedavisinde beslenmenin rolü kesin olarak saptanmamıştır. Besin alerjisi ya da besin duyarlılığı DEHB bulgularını tetikleyebilir. Yine besinlerdeki katkı maddeleri çocuğun davranışlarını olumsuz etkileyebilir. Çocuğunuzun doğal ve sağlıklı ürünler tüketmesine özen gösterin. DEHB’li çocukların  balık yağı kullanımının olumlu etkisi  olabilir. 

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARA AİLELERİ NASIL DAVRANMALI

  1. Çocuğunuzda DEHBolduğunu kabul edin ve bunun bir takım zorlukları olduğunun bilincinde olun. DEHB konusunda yeterli bilgi sahibi olun. Uzmanlarla konuşun, konuyla ilgili kitaplar okuyun, güvenilir internet kaynaklarını kullanın. Çocuğunuzu diğer çocuklarla kıyaslamayın. 
  2. Çocuğunuzun yaşını ve kişilik özelliklerini dikkate alarak çocuğunuzla ve onunla ilgilenen tüm aile bireyleri ile birleşip önemli konularda ortak kurallar oluşturun. Bu kurallar hem çocuğunuzu hem de sizi kapsasın. Kuralları açıkça belirleyin, bunları yazıp çocuğunuzun ve sizin rahatça görebileceği yerlere asın. Kuralları uygulama konusunda ısrarlı olun.
  3. Çocuğunuza onu sevdiğinizi gösterin. Çocuğunuza verebileceğiniz en büyük hediye sevginizdir. Sevginizi ona belli etmekten ve bunu dile getirmekten asla kaçınmayın. Çocuğunuza; onu koşulsuz olarak  sevdiğinizi, yaşam boyu seveceğinizi söyleyin ve tutum ve davranışlarınızla bunu ona hissettirin. Zaman zaman çocuğunuza bağırdığınız hatta ceza verdiğiniz olsa bile çocuğunuz her durumda sevildiğini ve sevilebileceğini bilmelidir. Bu onun kişilik gelişimi ve duygusal gelişimi açısından çok önemlidir.
  4. Çocuğunuza kaliteli zaman ayrın. Onunla dersler ve zorunlu aktiviteler dışında da onun sevdiği ve zevk aldığı aktiviteleri birlikte yapmaya özen gösterin. Bunlar oyun oynamak, sinemaya ya da oyun bahçesine gitmek, spor yapmak, kitap okumak gibi aktiviteler olabilir. Aktiviteleri onun seçmesine izin verin.
  5. Çocuğunuz size ihtiyaç duyduğunda her zaman onun yanında olun. Çocuğunuzun güven duygusunun gelişmesi için bu çok önemlidir. Çocuğunuza gerektiği kadar destek olun. Bu destek ne daha az ne daha çok olsun. Herkes gibi çocuğunuzun da hata yapma hakkı vardır, bunu unutmayın. 
  6. Çocuğunuzla konuşmadan önce onun dikkatini çekin. Çocuğunuzla konuşurken ve onu dinlerken onunla aynı hizada olun ve göz göze gelmeye özen gösterin. Bu davranışınız; çocuğunuza dinlendiğini, kendisine değer verildiği duygusunu aşılayacak ve dikkatinin size yönelmesini sağlayacaktır.
  7. Çocuğunuzla yumuşak ve saygılı bir iletişim içinde bulunun. Bu davranışınız ona kendisinin de bir birey olduğunu ve fikirlerinin önemli olduğunu hissettirecektir.
  8. Çocuğunuzun olumlu bir davranışını ya da bir başarısını gördüğünüzde onun hoşuna gidecek övücü sözlerle onu destekleyin. Sadece olumsuz davranışlara odaklanmayın. Olumlu davranışlarını pekiştirmesi için onu cesaretlendirin. Ne yapmaması gerektiğini değil ne yapması gerektiğini ona söyleyin.
  9. Duygularınızı çocuğunuzla paylaşın. Çocuğunuz böylece hem kendi duygularını tanımayı ve ifade etmeyi öğrenecek hem de sizinle bir empati geliştirecektir.
  10. 10. Çocuğunuzdan mükemmel olmasını beklemeyin ve ondan mükemmel olmasını istemeyin. Beklentilerinizin yüksek olması çocuğunuzun omzundaki yükü arttıracak, kaygılarını arttıracak ve başarısını  olumsuz etkileyecektir.
  11. 11. Çocuğunuza güvenin ve güvendiğinizi de ona belli edin. Çocuğunuza güvenmeniz onun da kendisine güvenmesini sağlar.
  12. 12. Çocuğunuzda var olan olumlu özellik ve becerilerinin ortaya çıkması için onu teşvik edin. bir şey yapmak için cesarete gereksinimi varsa ona cesaret verin, onu heveslendirin. Başladığı işi bitirmek için yardıma gereksinimi varsa gerektiği kadar yardım edin. İşi bitirdiğinde çabalarını takdir edin. Her çocuğun ilgi alanları ve becerileri farklıdır. Yapamadıklarına değil yapabildiklerine odaklanın. 
  13. 13. Çocuğunuza bir takım olumsuz isimler takıp onu etiketlemeyin. Örneğin tembel, yaramaz, şımarık gibi olumsuz isimlerle ona seslenmeyin.
  14. 14. Çocuğunuz olumsuz davranış gösterdiğinde; ne hissettiğinizi ona açıkça söyleyin. Örneğin yaptığın bu davranış beni gerçekten üzüyor gibi….
  15. 15. Belirli rutinleriniz olsun. DEHB’si olan çocuklar rutinlere daha iyi karşılık verirler. Kendilerinden ne beklendiği ile ilgili önceden fikirleri olursa beklentileri daha kolay karşılarlar.
  16. 16. Bilginin çocuğunuza anlamlı ve gerekli gelmesi için yaratıcı fikirlerle öğrenmeyi zevkli hale getirin. Uzun süre yerinden kalkmadan ders çalışması değil bilinçli bir şekilde ders çalışıp öğrenmesi önemlidir.
  17. 17. Küçük zaman dilimlerinden oluşan bir ders çalışma rutini geliştirin. Her günün programını ayrı bir renkli bir kağıda yazın ve masasında sadece o günün programı olsun ve programın gerçekleşmesini izleyin.Unutmayın! GÜVENMEK İYİDİR; KONTROL ETMEK DAHA İYİDİR.
  18. 18. Önemli ve önemsiz bilgileri ayırt etmeyi çocuğunuza öğretin. Önemli bilgilere odaklamasını sağlayacak yöntemler uygulayın. Renkli fosforlu kalemlerle önemli yerleri çizmek gibi..
  19. 19. Ders çalışması için; boş zamanlarını geçirdiği yerin dışında,  iyi havalandırılmış, aydınlık, içinde mümkün olduğunca az eşya bulunan, ilgisi dağılmayacak bir ortam hazırlayın.
  20. 20. Çocuğunuz olumsuz bir davranışlar sergilediğinde  EĞİTİMDE MOLA YÖNTEMİ denen bir yöntemi de uygulayabilirsiniz. Yöntemin özü; çocuğunuzla olan yakın ilişkinize bir süre mesafe koymak ve çocuğunuzun yaptığı her türlü etkinliğin bir süre durdurulmasıdır. Örneğin çocuğunuz; başkalarına vurma, tekme atma, ısırma, tükürme, çimdirme, saç çekme, küfretme, oyuncaklarını fırlatma, kırma ya da öfke nöbetleri gibi yanlış davranışları ısrarla sürdürüyor ise yaptığının yanlış olduğunu biraz yüksek tondan kararlı bir şekilde ona anlatın. Bu işlemi bir daha tekrarladığında onunla bir süre iletişimi keseceğinizi ve onu her zamanki ortamından ayırıp mola yerine götüreceğinizi söyleyin ve uygunsuz davranışlarını tekrarladığında bunu mutlaka uygulayın. Size bir takım şirinlikler yapıp yanınıza gelmek, kucağınıza oturmak, öpmek, sarılmak isteyebilir. Buna asla izin vermeyin. Anlamayacağını düşünmeyin, çocuğunuz söylediklerinizi ve davranışlarınızı kararlı bir şekilde uygularsanız sizi anlayacaktır. Mola yerinde kalma süresi çocuğunuzun kaç yaşındaysa o kadar dakika olmalıdır. Örneğin 5 yaşında 5 dakika, 10 yaşında 10  dakika gibi. Mola süresi bittiğinde çocuğunuzla iletişiminizi kaldığınız yerden sürdürebilirsiniz.
  21. 21. DEHB yi ciddiye alın. Okul çağı çocuklarının %3-5 inde görülen bu hastalık; ailelerin yaramaz çocuk, haylaz çocuk, tembel çocuk etiketleri ve büyüyünce düzelir beklentileriyle hafife alınarak hastalığa tanı koyulması gecikmekte ve sonuçta tedavide geç kalınmaktadır.
  22. 22. Uyarı sayısını azaltın. Her davranışında onu eleştirmeyin. Çok gerekmedikçe uyarıda bulunmayın. 
  23. 23. Çocuğunuza gereksiz nasihatlerde bulunmayın. DEHB bir hastalıktır. Çocuğunuz olumsuz davranışları bilinçli olarak kendi isteğiyle yapmamaktadır. Sürekli gereksiz yere yaptığınız nasihatler hiçbir işe yaramayacak aksine ilişkilerinizi daha da bozacaktır ve  çocuğunuz kendisini anlamadığınızı düşünerek sizden uzaklaşacaktır.
  24. 24. Okula giden çocuklarda okul başarısı arttırmanın en önemli yollarından birisi çocuğunuzla birebir çalışmaktır. Sizin yakın çalışmak için yeterince zamanınız olamıyorsa ona yardımcı olabilecek bir abla, abi ya da bir eğitim koçundan yararlanabilirsiniz.
  25. 25. Çocuğunuzu; televizyon, bilgisayar, cep telefonu ve  tablet gibi ekran bağımlılığı yapan görsel iletişim araçlarından mümkün olduğunca uzak tutun.
  26. 26. Çocuğunuzu  fiziksel aktivitelere, oyuna ve spora  yönlendirin. Böylece çocuğunuz hem stresini azaltır hem de enerjisini boşaltır, beden kontrolünü arttırır, yeni arkadaşlar edinir ve sosyalleşir.
  27. 27. ÇOCUĞUNUZLA SAVAŞMAYIN. Gücünüzü sorunlarını çözmeye harcayın, onunla inatlaşmayın, gereksiz tartışmalara girmeyin.
  28. 28. SABIRLI OLUN. “SABRIN SONU SELAMETTİR” Özdeyişini aklınızdan hiç çıkarmayın. DEHB’li çocuğu olan ailelerde  en büyük zorluk tedavide anında yüz güldürücü sonuçlar alınmamasıdır. Çocuğunuzun kendini kontrol edebilme yetisinin az olduğunu, davranışlarındaki olumsuzluğun kasıtlı olmadığını bilin. Tedavinin uzun süreceğini, çok zor olacağını baştan kabul edin. Asla umutsuzluğa kapılmayın ve çocuğunuzu her koşulda destekleyin.
  29. 29. MÜZİK: Müzik dinlemek ya da müzik aleti çalmak  DEHB’li çocuklarda odaklanmayı artırmakta, hiperaktiviteyi azaltmaktadır. Müzik beynin birçok bölgesini uyararak beyin gelişmesini sağlamakta, yaratıcılığı ve verimliliği arttırmaktadır.
  30. 30. DİKKAT ARTTIRICI METARYEL KULLANMAK: Lego, puzzle, hafıza kartları, gibi materyallerle yapılan etkinlikler DEHB li çocuklarda;  görsel ve bilişsel yeteneği arttırdığı gibi ince motor gelişimini de olumlu yönde etkilemektedir.

DEHB’DE İLAÇ TEDAVİSİ

DEHB Tedavisinde ilaçlar çok önemli bir yer tutmaktadır. Son yıllarda kullanılan ilaçlar oldukça güvenilirdir, yan etkileri çok azdır, uyuşturucu değildir, ve çocuklarda bağımlılık yapmamaktadır.

DEHB Tedavisinde kullanılan ilaçların etkileri

  1. Çocuğun dikkat süresini arttırır.
  2. Aşırı hareketliliğini ve ve çocuğun yerinde duramamasını azaltır. 
  3. Çocuğun öğrenmesini ve hafıza gücünü arttırır.
  4. Çocuğun dürtülerini  kontrol etmesini sağlar.
  5. Çocuğun ince motor beceri gücünü arttırır.
  6. Hiçbir ilaç çocuğun zeka düzeyini arttırmaz ancak bu ilaçlar çocuğun öğrendiklerini ifade edebilme yeteneğini arttırır.
  7. Çocuğun sınav başarısını arttırır.
  8. Çocuğun okul aile ve arkadaşları ile olan sosyal  ilişkilerinin düzelmesini sağlar.

DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların olumlu etkileri 15-20 gün sonra görülmeye başlar. Sabırlı olun, doktorunuzun ilaç önerilerine kesinlikle uyun. Doktorunuzdan habersiz ilacı kesmeyin, doz değişikliği yapmayın. Her ilaç her çocukta her dozda aynı etkiyi göstermez. İlaçlara en az dozdan başlanır çocuktan alınan cevaba göre doz giderek arttırılır. Kullandığınız ilaçtan yeterli etki gözlenmezse doktorunuz tedaviye yeni bir ilaç ekleyebilir ya da kullandığınız ilacı kesip başka bir ilaca geçilebilir. Tedavi değişikliklerine doktorunuz karar verecektir.

DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların ne zaman kesileceğini önceden kestirmek mümkün değildir. Tedavi 3-5 yıl sürebilir. Hatta bazen yetişkin yaşlarda bile ilaç tedavisi gerekebilir. Çocuktan alınan yanıta göre tedavi sonlandırılır. Tedavinin sonlandırılmasına da yine doktorunuz karar verecektir.

DEHB’nun bir süre sonra kendiliğinden geçeceğini düşünmeyin. Yaş ilerledikçe hiperaktivite belirtileri azalsa da dikkatle ilişkili sorunlar artarak devam edebilir. Tedavi edilmeyen çocukların %75-80’inde ergenlik ve yetişkinlikte hastalık bulguları devam edebilir. Bu da kişinin iş, aile, evlilik ve sosyal yaşamını olumsuz yönde etkiler. Tedavi edilmeyen kişilerde depresyon, saldırganlık gibi psikolojik bozukluklarda görülebilir.

ANNE VE BABA OLARAK SİZ DE KENDİNİZE ZAMAN AYIRIN. MORALİNİZİ YÜKSEK TUTACAK AKTİVİTELER YAPIN. TÜM HAYATINIZ ÇOCUĞUNUZ OLMASIN. SİZİN DE KENDİNİZE GÖRE BİRTAKIM UĞRAŞLARINIZ VE HOBİLERİNİZ OLSUN.

UNUTMAYIN! MUTLU ANNE BABA; MUTLU ÇOCUK DEMEKTİR. 

ÇOCUKLAR DENİZDEN VE HAVUZDAN NASIL YARARLANMALI?                                                              

doktoryilmazbay Yorum yok

Çocuklar 6 ayın üzerinde denize, 1 yaşın üzerinde denize ve havuza girebilirler. Deniz ve havuz seçeneklerinin ikisi bir arada ise deniz tercih edilmeli. Denizde ve havuzda kalma süresi 2–3 dakikadan başlayarak ve her gün 2-3 dakika arttırılarak çocuğun yaşına ve cilt tipine göre 15–20-30 dakikaya kadar çıkarılabilir. Denizden çıktıktan sonra hemen duş alınmamalı. Çocuğunuzu hafifçe kuruladıktan sonra 15-20-30 dakika deniz suyu ile kalmalı.

DENİZ VE HAVUZDAN YARALANIRKEN

  • Deniz ve havuz suyunun berrak, temiz ve kokusuz olmasına dikkat edilmeli.
  • Çocuklar denizde ve havuzda asla yalnız bırakılmamalı.
  • Tok karnına deniz ve havuza girilmemeli.
  • Çocuklar yavaş yavaş, alıştırılarak denize-havuza sokulmalı.
  • Suya girmek istemiyorsa asla zorlanmamalı.
  • Bir süre ara verilip tekrar denize-havuza girmesi özendirilmeli.

DENİZ SUYUNUN YARARLARI

  • Deniz suyu kan dolaşımını harekete geçirerek vücudu dinç ve diri tutar.
  • Denizde yüzerken güneşten de bol miktarda  D vitamini alınır. Bu da kemik, diş ve zihin sağlığı için çok iyidir.
  • Deniz suyu içerisindeki mineraller ve iz elementler; anti bakteriyel, anti viral, anti fungal özellikleri nedeniyle mikrop öldürücü ve bağışıklık güçlendiricidir.
  • Deniz suyu içerisindeki mineraller ve iz elementler Romatizmal hastalıkların tedavisine de çok iyi gelir.
  • Deniz Suyu mutluluk hormonlarının salgılanmasını arttırdığı için; uykusuzluğa ve depresyona karşı da çok iyidir.

HAVUZA GİRERKEN DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER

  • Öncelikle havuz suyunun berrak, temiz ve yeterince ilaçlanmış olmasına dikkat edilmeli. Havuz dibi ve havuz dibinde çizilmiş şeritler net bir şekilde görülmeli.
  • Havuzda koku olmamalı.
  • Havuza girmeden  önce mutlaka duş alınmalı. Özellikle kız çocukları havuzdan çıktıktan sonra da hemen duşa sokulmalı, mayo ya da bikinileri değiştirilmelidir.
  • Havuz suyunun yutulmamasına dikkat edilmeli.
  • Çocuklarınızı havuzu uzun süre kullanacaklarsa sık sık tuvalete götürmelisiniz.
  • Tuvalet eğitimi olmayan çocuklarda mutlaka suya dayanıklı bez veya havuz kıyafeti kullanılmalı ve sık değiştirilmelidir.
  • Suya atlarken çocuğunuzun ağız ve  burnunun kapalı olmasına dikkat etmelisiniz.
  • Çocuğunuzun cildinde yara, sıyrık ve kesik varsa havuza sokmamalısınız.
  • Çocuğunuzun ateşi, ishali ve kusması varsa havuza sokmamalısınız.
  • Havuz kenarlarında yapışkan veya kayganlık olup olmadığına dikkat etmelisiniz. 

Dr.Yılmaz Bay 

Çocuk  Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı 

KREŞ VE ANAOKULU SEÇİMİ

doktoryilmazbay Yorum yok


0-3 yaş arası çocukların bakıldığı yere kreş, 3-6 yaş arası çocukların bakıldığı yere anaokulu denir. Kreş ve ana okulları; çocukların kişisel bakımlarının yapıldığı, oyun oynadıkları ve sosyal hayata uyum sağlamalarına destek olan ilkokul öncesi  eğitim verilen yerlerdir. 

0-6 yaş arası; çocuklarda gelişimin en hızlı olduğu dönemdir. O nedenle bu dönemde çocuğun eğitimi yaşamsal bir öneme sahiptir. Çocuk ne kadar çok uyaran alırsa gelişimi de o kadar iyi olacaktır. Çocuklarda gelişim;  fiziksel , zihinsel,  duygusal ve sosyal gelişim olmak üzere 4 alanda olur. Bu alanlarda çocuklarımızda daha hızlı ve etkili bir gelişim istiyorsak onlara yaşıtlarıyla birlikte olabileceği ortamlar sağlamalıyız ve bunun da en iyi yolu kreş ve anaokullarıdır.İlkokul  öncesi eğitimin temel amacı; bilgiyi öğrenmelerinde çocuklara gerekli becerileri kazandırmaktır. Bu dönemde çocuğun yaşayarak ve eğlenerek bilgiyi öğrenmesi esastır.

ANAOKULUNA HANGİ YAŞTA GİTMELİ?

Ev dışında bir işte çalışmıyorsanız; 2-3 yaşına kadar çocuğunuz ile mümkün olduğunca birlikte olmanızda yarar vardır. Ev dışında bir işte çalışıyorsanız ve çocuğunuza aileden birisi bacaksa ( babaanne, anneanne, teyze, hala gibi) ; koşullara göre çocuğunuzu 1-2 yaşından itibaren kreşe ya da anaokuluna gönderebilirsiniz. Eğer ev  dışında bir işte çalışıyorsanız ve yokluğunuzda çocuğunuza bir bakıcı bakacaksa 3 – 6 aydan itibaren en erken dönemde çocuğunuzu kreşe gönderebilirsiniz.

ANAOKULUNA ALIŞTIRMA

Her çocuğun anaokuluna alışması farklı olabilir. Anaokuluna daha kolay alıştırmak için göndereceğiniz anaokulunu çocuğunuzla birlikte önceden ziyaret edin. Oradaki ortamı çocuğunuzla birlikte bir süre izleyin. Çocuğunuzla yaptığınız sohbetlerde; artık büyüdüğünü, anaokulunda bir öğretmeni olacağını, çeşitli arkadaşlar edineceğini, oradaki aktivitelerde, oyunlarda evdekinden daha eğlenceli zaman geçireceğini daha fazla bilgi edineceğini ona anlatın.

Kreşe ya da anaokulunun ilk günlerde bazı çocuklar kolayca ortama uyum sağlarken bazı çocuklar bir süre annelerinin yanlarında kalmasını isteyebilirler. Belki de 10-15 günlük bir alıştırma sürecinde onun yanında kalabilirsiniz. Bu süre hiçbir zaman 0,5 – 1 saati geçmemelidir. Çocuğunuzun yanından ayrılırken ”şimdi ben gidiyorum ve seni akşam almaya geleceğim” diye bu ayrılmanın geçici olduğunu ve çok uzun olmayacağını çocuğunuza sakin bir şekilde anlatın. Asla dikkatini başka bir tarafa çekip habersizce yanından ayrılmayın. Bazı çocuklar ısrarla evden ayrılmak istemezler ve anaokuluna gitmeyi şiddetli bir şekilde reddedeler. Böyle durumlarda anaokuluna gitmeyi koşullarınız uygunsa 3-6 aylık bir dönem için erteleyebilirsiniz.  

ANAOKULUNA GİTMENİN ÇOCUKLARA KAZANDIRDIKLARI

  • Sosyalleşme: Yaşıtlarıyla beraber farklı bir birey olduğunun farkına varır. Arkadaşları ile ve dış dünya ile iletişim kurması daha kolay olur.
  • Özgüven: Kendi başına yemek yemesi, dişlerini fırçalaması, oyuncakları ile oyun oynaması, oyuncaklarını kaldırması gibi bir çok hareketleri kendi başına yapabileceği için özgüveni daha yüksek bir çocuk olacaktır.
  • Başkalarına Saygı Duyma: Arkadaşlarıyla birlikte yaşayacağı için onların gereksinimlerini de kavrar, herkesin farklı öncelikleri olacağını öğrenir böylelikle arkadaşlarına, öğretmenine ve diğer çalışanlara saygı duymayı öğrenir.
  • Paylaşmayı Öğrenme: Yaşıtları ile aynı ortamda olan çocuk okul arkadaşları ile etkinliklere katılma oyuncakları paylaşma gibi aktivitelerle paylaşmanın önemini daha iyi kavrar.
  • Motor ve Bilişsel Becerilerin Gelişmesi: Çeşitli oyunlar,spor gibi aktiviteler, kesme , yapıştırma, boyama gibi etkinlikler motor gelişimine katkı sağlar.
  • Dil Gelişiminin Desteklenmesi: Okulda arkadaşlarının konuşmalarından etkilenir,onlarla iletişim kurmak için çabalar. Şarkılarla , şiirlerle,yaşayarak, dinleyerek,konuşarak dil gelişimini daha hızlı ilerletir.
  • Beden Farkındalığının Kazanılması: Burada aldığı eğitimle beş duyu organlarını, bunların ne işe yaradığını, genital organları, erkek ve kız çocukları arasındaki farkları öğrenecektir.
  • Kendini İfade Etme Becerilerinin Gelişmesi: Grup içerisindeki diğer arkadaşlarını da görerek temel ihtiyaçlarını karşılaması için neler yapması gerektiğini, arkadaşlarıyla geçinebilmesi için neler yapması gerektiğini öğrenecektir. 
  • Düzenli Beslenme Alışkanlığının Kazanılması: Kahvaltı, öğlen, akşam üst belli saatlerde yemek yeneceğini, o saatlerde yemez ise kendisine ekstra bir yemek verilmeyeceğini bildiği için tabağına konan yemeği bitirmeyi öğrenecektir. Arkadaşlarının yemek seçmediğini görünce oda seçmeyecektir .
  • Öz Bakım Becerilerinin Kazanılması: Kendi kıyafetlerin giyip çıkartmayı, ayakkabılarının bağcıklarını bağlamayı ya da çözmeyi, dişlerini fırçalamayı, eşyalarını dikkatli kullanmayı ve temiz tutmayı öğrenecektir.
  • Okuma Yazmaya Hazırlık Becerileri Kazanılması: Aktivite saatlerinde resimlerle, şekillerle, arkadaşlarından görerek el becerilerini arttırırlar.Buda okuma yazma için çok büyük bir hazırlıktır.
  • Düzenli Yaşama Uyum Sağlama: Kahvaltı, yemek, uyku,oyun,aktivite,ana okuluna giriş ve çıkış saatlerinin düzenli olması çocuğunuzda iyi bir yaşam ritmi sağlayacaktır.
  • Öğrenme Alışkanlığı Kazanama: Çocuklarda en iyi öğrenme yöntemi oyunla olan öğrenmedir. Arkadaşlarından, öğretmenlerinden,çevresinden aldıkları çocuğunuzun yaşam boyu sürecek öğrenme sürecinin temel taşlarını oluşturur.
  • Konsantrasyon Becerisi Kazanma: Oyunlar, etkinlikler, dinleme, aktivitelere katılma konsantrasyon yeteneğini arttırır.
  • Gelişim Sürecinin Daha Sağlıklı İzlenmesi: Büyüme,  gelişme, boy, kilo artımı, öğrenme ve konsantrasyon yeteneği yakından izlenir.Öğrenme güçlüğü, dikkat dağınıklığı,  hyperaktivite,içe kapanma gibi sorunları erkenden saptayıp tedavi etmek olanaklıdır.
  • Spor Alışkanlığı Kazanma: Spor saatlerindeki jimnastik , bale, yüzme gibi aktivitelerle erken yaşta spor yapma alışkanlığı kazanır.

TÜM BU KAZANIMLARIN SONUNDA ERKEN YAŞLARDA TOPLUMSAL YAŞAMA UYUM SAĞLAR VE BAĞIMSIZ BİR BİREY OLMA BECERİSİ KAZANIR.

ANAOKULU SEÇERKEN NELERE DİKKAT ETMELİSİNİZ

Öncelikle anaokulundan ne beklediğinizi belirlemelisiniz. İlkokul öncesi hazırlık çalışmalarına mı ağırlık verilsin? Motor beceriler mi daha iyi olsun? Yabancı dil öğrenimi mi daha önemli? Spor, sanat, müzik öğrenimi mi ön planda olsun? Ya da hoş bir vakit geçirebileceği, rahatça oyun oynayabileceği bir yer mi olsun istiyorsunuz? Tek bir konuya odaklanmaktansa bütüncül bir yaklaşım içinde olmanızda yarar vardır. Bunun için seçeceğiniz anaokulunda aşağıdaki özellikleri araştırabilirsiniz.

Ulaşım: Mümkün olduğunca evinize yakın bir anaokulu seçilmelisiniz.

Eğitim Anlayışı: Daha çoksevgiye dayalı eğitim anlayışı olan bir anaokulunu tercih etmelisiniz. Çok katı disiplin ya da çok gevşek tutum içerisinde olan eğitim kurumlarından uzak durmalısınız.

Güvenlik: Anaokulu servisi güvenli mi ? Okulun fizik koşulları güvenli mi ? Okulun çevresinde ve okulun içinde gerekli güvenlik önlemleri alınıyor mu ? Çocukların kullanacağı ortamlarda yaralanmalara ve kazalara karşı gerekli önemleri alınıyor mu ? Kontrol Etmelisiniz.

Temizlik: Sınıfların temizliğine, çocukların kullandığı eşyaların temizliğine, mutfak ve tuvaletteki eşyaların temizliğine yeterli özen gösteriliyor mu? Kontrol etmelisiniz.

Beslenme: Çocukların yaşına uygun yeterli ve dengeli bir beslenme programı uygulanıyor mu, dondurulmuş ve hazır gıdalardan çok mevsimine uygun taze sebze ve meyveler veriliyor mu? beslenme programında  yeterli protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineraller var mı? Günlük, haftalık, aylık beslenme programları nasıl? Kontrol etmelisiniz.

Eğitim Araç ve Gereçleri: Çocukların ruhsal,bedensel fizik gelişimini destekleyecek yeterli eğitim materyalleri var mı ?

Spor ve Sanatsal Faaliyetler: Eğitim dışı aktiviteler nelerdir. Çocuğunuzun yaşına uygun resim, müzik, satranç gibi aktiviteler, spor aktiviteleri var mı?

Fiziki Koşullar Sınıflardaki Öğrenci Sayısı ile Uyumlu mu: Öğrenci sayısına uygun yeterli sınıf alanı, tuvalet alanı,oyun oynayabileceği serbest alan, yemek yiyebileceği yeterli alan var mı?

Eğitimci ve Yarımcı Personel Sayısı Yeterli mi: Yeterli öğretmen, yardımcı öğretmen, rehber öğretmen, yardımcı personel, temizlik görevlisi ve güvenlik görevlisi var mı?

ÇOCUĞUNUZU GÖNDERMEYE KARAR VERDİĞİNİZ ANAOKULUNUN ÖĞRETMENİNİ SEÇERKEN NELERE DİKKAT ETMELİSİNİZ

  • Öğretmen; anaokulu öğretmenliğini sadece bir iş olarak mı görüyor yoksa  mesleğini gerçekten seviyor ve çocuklarla içtenlikle ilgileniyor mu ?
  • Çocuk ruh sağlığı konusunda yeterince bilgili mi ?
  • Tüm çocuklara eşit davranabiliyor mu ?
  • Sabırla çocukları dinleyebiliyor mu, yoksa çabuk sinirlenip kaygılanıyor mu ?
  • Davranışları çözüm odaklı mı ?
  • Olaylara tutarlı ve dengeli bir yaklaşım içerisinde mi ?
  • Sizinle olumlu iş birliğine yatkın mı ?
  • Pozitif düşünce yapısında mı ?
  • Kendine özgü yaratıcı fikirleri var mı ?
  • Sempatik ve eğlenceli mi ?
  • Dünyada uygulanan anaokulu eğitim metotlarından haberi var mı ? 
  • Yeniliklere açık mı ? 
  • Vizyonu geniş mi ?
  • Yeterince esnek mi ?
  • Çocuğunuzun yeteneklerini ortaya çıkartabilecek yeterli deneyime sahip mi ?
  • Eğitimde cezayı mı yoksa ödülü mü ön planda tutuyor ?
  • Liderlik özelliklerine sahip mi ve bu özelliklerini çocuklara aktarabiliyor mu ?
  • Tüm tutum ve davranışları ile çocuklar için iyi bir rol model mi ?

Tüm bu araştırmalarınızın sonucunda bir anaokulunu beğendiniz ve çocuğunuzu bu  anaokuluna göndermeye karar verdiniz. 

Son soru : ANAOKULU FİYATLARI SİZİN BÜTCENİZE UYGUN MU?

 Elbette çocuğunuz için her şeyin en iyisini istiyorsunuz ama aile bütçesini de önemli. O nedenle beğendiğimiz anaokulunun fiyatı bütçemize uygun değilse belki de bazı isteklerinizden vazgeçip daha uygun fiyatı olan bir ana okulu seçmelisiniz. 

ÇOCUĞUNUZA EN İYİSİNİ VEREMEDİĞİNİZ İÇİN ÜZÜLMEYİN.

 SİZ SİZİN VEREBİLECEĞİNİZİN EN İYİSİNİ VERİN. 

Ama SEVGİYE DAYALI EĞTİM ANLAYIŞI OLAN BİR OKULvazgeçilmeziniz olmalıdır.

Dr. Yılmaz Bay

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

ÇOCUKLUKTAN ERİŞKİNLİĞE GEÇİŞ (ERKEKLERDE)

doktoryilmazbay Yorum yok


(ERGENLİK)

(PUBERTE)

Ergenlik; kısaca çocukluktan erişkinliğe geçiştir. Çocukların fiziksel anlamda büyüdüğü, cinsiyete özgü bulguların gelişmeye başladığı ve tüm bunların sonunda üreme fonksiyonlarının kazanıldığı döneme ERGENLİK DÖNEMİ adı verilir. Ergenliğe geçiş yaşı her bireyde farklıdır. Genetik, ırk, beslenme, spor ve çevresel faktörler pubertenin başlamasını etkiler. Daha iyi beslenen ve genel sağlık koşulları daha iyi olan bireyler de puberte daha erken başlayabilir. Ergenliğin başlaması takvim yaşından çok kemik yaşı ile ilgilidir. Kızlarda kemik yaşı 10-11, erkeklerde 12-13 yaşlarına ulaştığında ergenlik belirtileri oluşmaya başlar. Kız çocukları erkek çocuklarına göre daha erken ergenliğe girerler. 

Ergenlik; çocuklukla yetişkinlik arasına anne ve baba tarafından inşa edilen bir asma köprüye benzer. Bu köprünün temelleri; anne ve babaların kendi anne ve  babalarından, çevrelerinden aldıkları bilgi, deneyim ve öğretilerin üzerine kendi deneyimlerini katmalarıyla atılır. Eğer köprü iyi inşa edilirse çocuklar bu köprüden rahat bir şekilde geçerek erişkinliğe adım atarlar

ERKEKLERDE ERGENLİK

Çocukluktan ergenliğe geçiş süreci olarak adlandırdığımız puberte 5 evreye ayrılır

Pubertede Erkeklerde Genital Organlarda Büyüme:

Evre 1: Doğumdan testis (yumurtalıklar) ve skrotum (yumurtalığın etrafındaki torba) büyümesine kadar geçen süredir.

Evre 2: Testis ve skrotumda büyüme başlamıştır, skrotum derisinin kıvamı değişir pembemsi bir renk alır. Peniste büyüme başlar.

Evre 3: Penis büyümesi enine ve boyuna artmıştır. Testis ve skrotumlarda büyüme devem eder.

Evre 4: Penisin hem enine hem de boyuna büyümesi belirgin olarak artmıştır. S krotum derisi kalınlaşmış ve koyulaşmıştır.Testisler daha da büyümüştür. 

Evre 5: Erişkin evresi. Testisler ve penis erişkin boyutlarına ulaşmıştır.

Dış genital organların gelişmesinin tamamlanması ilk belirtilerin görülmeye başlamasından sonra 2-5 yıl içerisinde, ortalama  3-4 yılda tamamlanır.

Pubis kıllanması (özel bölgede kıllanma):

Pubis kıllanması erkeklerde 5 evrede tanımlanır:

Evre 1: Doğumdan ilk kıllanmanın görülmesine kadar geçen evredir. Özel bölgede kıllanma yoktur.

Evre 2: Skrotum üzerinde tek tük  düz kıllar gözükmeye başlar. 

Evre 3: Kıllanma skrotum üzerine penis  etrafına yayılır. Kılların  rengi koyulaşmaya ve kıvrıklaşmaya başlar.

Evre 4: Koyu ve kıvrılmış kıllar; skrotum, penis kenarı ve pubis denilen  bölgeye daha fazla yayılır. Fakat tüm pubis üçgeni olarak adlandırılan bölgeyi doldurmamıştır.

Evre 5: Kıllar özel pubik üçgenin tamamını penisin bir kısmını ve skrotumu kaplamıştır. Daha sık, daha kalın, daha koyu ve daha kıvrıktır.

Koltuk altı kıllanması; pubertenin 3-4. evresinde zirve büyüme hızına ulaşıldığı dönemde olur.

Bıyık gelişimi; pubertenin 5 evresinde 13-15 yaş dolaylarında, üst dudağın kenarlarından başlar.

Sakal gelişimi; bıyık gelişimi başladıktan ortalama 1 yıl sonra yanaklarda başlar. Çenede sakal gelişimi pubertenin 5. evresinden 2-3 yıl sonra başlar.

Ses kalınlaşması; pubertenin 3-4. evresinde başlar.

Sperm gelişimi ve spermarş; pubertenin 2-3-4. evresinde başlayabilir. 

Akne (Ergenlik sivilceleri); pubertenin 2-3-4. evresinde görülmeye başlar.

Jinekomasti (Erkeklerde meme büyümesi); pubertenin 2-3-4. evresinde görülmeye başlar.

ADÖLASAN BÜYÜME SIÇRAMASI (ABS): Erkeklerde kızlardan ortalama 2-3 yıl sonra ortalama 13-14 yaş dolaylarında başlar, 2-3 yıl sürer. ABS’nin ortalarında ortalama 2 yıl süre ile Zirve Büyüme Hızı (ZBH) olur. Bu dönemde erkekler yılda 8-10 cm uzar. Pubertenin başlangıcından bitimine erkek çocuklar, ortalama 28-30 cm uzarlar.

ERKEK ERGENLERDE CİNSELLİK

Cinsellikle üreme farklı şeylerdir.

Üreme; çocuk yapma eylemidir.

Cinsellik; zevk almak, keyif almak, mutlu olmak için yapılan cinsel eylemlerin tümünü içerir. Cinsellik bir bireyin bedeniyle en fazla keyif alabileceği bir eylemdir. Cinsellik; biyolojik, psikolojik ve sosyolojik bir olaydır.

Pubertede erkeklerde Cinsellik 3’e ayrılır;

1- Bedensel Cinsellik: Doğası gereği erkeklerin kızlara, kızların da erkeklere karşı istek duymalarıdır.

2- Ruhsal Cinsellik: Kadın ve erkekler arasındaki duygusal yakınlaşmalardır.

3- Sosyal Cinsellik: Ergenlerin toplum cinselliğine bakışı ve toplumun da ergen cinselliğine bakışını içerir. Örneğin; flört, sözlülük, nişanlılık ve düğün evresinde oluşan tüm eylemleri içerir

Bu dönemde erkeklerde değişen hormonlara bağlı olarak nasıl ki boy uzaması, belirli bölgelerde tüylenmede artış, seste kalınlaşma gibi fiziksel değişimler yaşanıyorsa; penis ve testis boyutlarında da büyüme olur. Penis ve testislerdeki bu büyümenin belirli bir evresinde testislerde meni denilen erkek üreme sıvısı yapılır. Erkeklerde meni denilen bu sıvı belirli aralarla dışarı atılır ve yerine yeni sıvı yapılır. Doğal olarak bu sıvı cinsel birleşme yoluyla dışarı atılır. Erkek ergenler bu sıvıyı genelde geceleri görülen cinsel içerikli rüyalar sonucu  sabah ıslanması şeklinde ya da mastürbasyon yoluyla dışarı atarlar. Mastürbasyonun kötü bir şey olmadığını, günah olmadığını çocuğunuza anlatmalısınız. Cinsel olarak uyarıldığında  kendi evinde, kendi odasında ya da banyoda yanında kimse yokken mastürbasyon yapabileceği ergene; babası ya da bu konuları konuşabileceği yakın akraba, dost ve arkadaşlardan biri tarafından anlatılmalıdır.

Yakın akraba, dost, arkadaş çocuklarıyla cinsel dürtüsünü gidermemeleri gerektiği böyle bir davranışın karşı tarafa fiziksel ve ruhsal yönden zarar verebileceği ergene açık bir şekilde anlatılmalıdır. Yine 18 yaşından önce bir kadınla cinsel birlikteliğin ruhsal, sosyal ve kanuni açıdan sorunlu olabileceği, ilk birleşmelerde performans kaygısı nedeni ile başarısız olma olasılığının yüksek olduğu ergene iyice anlatılmalıdır. Evlilik hayalleriyle erken yaşlarda yapılan cinsel birlikteliklerin ilerde çok büyük sorunlara yol açabileceği ergenle detaylı bir şekilde konuşulmalıdır.

İstenmeyen gebelikler ve cinsel yolla bulaşan AİDS, Hepatit B, Sifiliz, Herpes gibi hastalıklar konusunda ergene detaylı bilgi verilmelidir. Bariyer korunma yöntemi olan prezervatif kullanmanın hem istenmeyen gebelikleri hem de cinsel yolla geçen hastalıkları önlediği ergene iyice anlatılmalıdır.

Oğlan çocuğu olan anne babalar, özellikle de babalar; çocukları 11-12-13 yaşlarına geldiğinde yani ergenliğin ilk belirtileri olan özel bölgede kıllanma, koltuk altında kıllanma, seste kalınlaşma başladığında; çocuğu ile oturup konuşmalı. Böyle bir konuşma yapmadan önce bu konuşmaya hazır olup olmadığınızı kontrol etmelisiniz. Eğer yeterince bilgi ve deneyiminiz yoksa profesyonel bir yardım almalısınız. 

Böyle bir konuşmada

  • Penis ve testislerde büyüme, özel bölgede kıllanma, koltuk altı kıllanması, sakal ve bıyık çıkması, meni oluşumu ve meninin dışarı atılması gibi konularda  gerekli bilgileri çocuğunuzun anlayabileceği bir şekilde ona anlatın.
  • Cinsellik üzerine yeterli bilgiyi kısa ve öz olarak çocuğunuza anlatın.
  • Cinsellik üzerine çocuğunuzun sorduğu soruları geçiştirmeyin, onlara yeterince cevap veremiyorsanız deneyimli birisinden yardım alın.
  • Erken cinsellik, cinsel yolla  bulaşan hastalıklar, kızlardaki olası hamilelik, hamilelikten korunma hakkında çocuğunuza yeterli bilgiyi verin.
  • Sürekli öğüt veren, ahlak dersi veren bir tutum içinde olmayın.
  • Cezalandırıcı ve tehdit edici cümleleri asla kullanmayın.
  • Aşırı cezalandırıcı ya da aşırı özgürlükçü tutumlar içinde olmayın.
  • GEREKLİ, YETERLİ VE DOĞRU  BİLGİYİ KISA CÜMLLERLE BASİT BİR ŞEKİLDE ANLATIN.

ERGENLİK DÖNEMİNE İLİŞKİN SORUNLAR

Erken Puberte ya da Puberte Gecikmesi: Genetik özelliklere bağlı olarak ergenlik belirtilerinin ortaya çıkma yaşı her bireyde farklıdır. Erkek çocuklarında pubertenin ilk belirtileri 10-15 yaş gibi geniş bir aralıkta görülmeye başlayabilir. Testisler ve peniste büyüme, genital bölgede kıllanma gibi belirtilerin 10 yaşından önce başlaması erken puberteyi düşündürebilir.15  yaşına geldiği halde hâlâ testisler ve peniste büyüme ve genital bölgede kıllanma belirtilerinin görülmemesi puberte de gecikmeyi düşündürmelidir. Böyle durumlarda mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

Beslenme Sorunları: Ergenlik döneminde büyüme ve gelişme hızı arttığı için yeterli ve dengeli beslenme çok  önemlidir. Büyüme hızındaki duruma göre çocuğunuzun beslenmesine özen göstermelisiniz. Yeterli protein, karbonhidrat ve iyi yağları almasını sağlamalısınız. Her gün süt ve süt ürünleri, et, tavuk, balık, kuru baklagil, 1- 2 adet yumurta, mevsimin taze sebze ve meyvesi, kuru yemiş gibi yiyecekleri özellikle bu dönemde çocuğunuzun yeterli almasını sağlamalısınız.

Bu dönemde ergenler dış görünüşlerine daha çok özen gösterdikleri için zayıflamak amacıyla bazen yeterli ve dengeli besin almayabilirler. Bazen de bu zayıflama isteği kız çocuklarında daha fazla olsa da son zamanlarda erkeklerde de görülen Anorexia Nevrosa denilen aşırı kilo kaybına kadar giden bir haslığa neden olabilir. Böyle bir durumda profesyonel bir yardım almanız gerekebilir. 

Bazı ergenler can sıkıntısı, kendine güvensizlik, arkadaş edinememe, arkadaşları ile anlaşamama gibi nedenlerle fazla miktarda ve düzensiz besin alırlar. Bu aşırı beslenme; kilo fazlalığına hatta bazen aşırı şişmanlığa (obezite) kadar giden tablolara neden olabilir. Çocuğunuza örnek olarak ona sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmalısınız.

Yine bu dönemde demir içeren gıdaların yeterli alınamaması nedeniyle demir eksikliği anemisi, hızlı büyümeye bağlı artan kalsiyum gereksiniminin karşılanmaması sonucu kemik zayıflığı bu dönemin en belirgin beslenme sorunları arasındadır. Çocuğunuzun özellikle bu dönemde demir ve kalsiyumdan daha zengin gıdaları almasını sağlamalısınız..

İskelet bozuklukları: Skolioz (omurga eğilmesi), Kifoz (kamburluk), diz ve dirsek eklemlerinde şişlik ve tüm eklemlerde görülen büyüme ağrıları bu dönemin en belirgin iskelet bozuklukları arasındadır. Uygun duruş, bel boyun eksersizleri, günlük jimnastik ve sporla bu yakınmaların önüne geçebilirsiniz. Tüm bunlara rağmen yakınmalar giderek artan bir şekilde ısrarla devam ediyorsa doktorunuzdan yardım almalısınız.

Ergenlik Sivilceler (Acne Vulgaris): Ergenlik hormonlarının etkisi ile yağ bezeleri ve kıl diplerinin iltihaplanması sonucu gelişir. Bazen zihinsel gerilimler, ergenlik bunalımları, sınav stresleri bu sivilceleri daha da arttırabilir. Bazı yiyecekler özellikle aşırı yağlı yiyecekler, hazır gıdalar ve çerezler de sivilcelerin artmasına neden olabilir. Bu sivilceler ergenleri  psikolojik olarak olumsuz  etkiler. Yeterli, dengeli ve sağlıklı gıdalarla beslenme, düzenli ve sakin bir yaşam, düzenli yüz temizliği, uygun kremler ergenlik sivilcelerin tedavisi için yeterlidir. Bütün bu önemleri aldığınız halde sivilceler halen devam ediyorsa doktorunuzdan yardım almalısınız.

Basit Guatr (Troid bezi büyümesi): Bu dönemdebüyüme hızlı olduğu için triod bezi de büyümeyi karşılamak için bazen biraz fazla çalışır. Bu fazla çalışma bazen troid bezinin basit şekilde büyümesine neden olabilir. Bazı basit troid testleri ile (FT 3, FT 4 , TSH gibi) troid bezinin çalışması araştırılır. Bu testler normal ise tedavi gerekmez. Troid bezindeki büyüme 2-3 yıl içinde kendiliğinden geriler. İyot eksikliği olasılığına karşı özellikle bu dönemde iyotlu tuz kullanılmalıdır.

Madde Kullanımı ve Bağımlılık: Özelikle erkek ergenlerde daha fazla gözlenen sigara, alkol, esrar ve buruna çekme yoluyla kullanılan maddelere bağlı bağımlılık bu dönemin en önemli sorunları arasındadır. Aile içi problemleri olan ergenlerde madde bağımlılığı daha çok gözlenir. Önce sosyal ortamlarda arkadaş etkisiyle alkol alımı şeklinde  başlayan bağımlılık giderek sigara, esrar ve diğer maddelere bağımlılık şekline dönüşebilir.

Çocuğun yakın izlemi, okul ve arkadaş çevresi izlemi madde bağımlılığı oluşmasını önlemede ve tedavide çok önemlidir. Bu dönemde öğretmenlere de çok büyük bir sorumluluk düşmektedir.

Psikolojik Sorunlar: Ergenlik çağına kadar anne babanın etkisi altında kalan çocuklar; ergenliğin başlaması ile birlikte kendilerini daha bağımsız hissederler. Bu erken bağımsızlık duygusu; ergenlerde bir çok ruhsal ve davranışsal bozukluğun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu dönemin en büyük sorunlarından birisi kimlik kargaşasıdır. Evde anne babaya, okulda öğretmene itaatsizlik, arkadaşlarla geçinememe, uyum güçlükleri, okul başarısızlıkları, cinsel davranış bozuklukları bu dönemde ergenlerde en çok görülen psikolojik sorunlar arasındadır. Özellikle erkek çocuklarda daha fazla olsa da kız çocuklarında da giderek artan bir şekilde görülen; suç işlemeye eğilim, sigara, içki, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar, kaygı, korku gibi psikolojik sorunlar yine bu döneme özgü psikolojik bozukluklar arasındadır. 

Çocuğunuzla doğumdan itibaren ergenlik dönemine kadar duygusal ve sosyal yönden iyi ilişkiler içerisinde olursanız ve bu iyi ilişkiyi ergenlik döneminde de sürdürürseniz onun daha rahat bir ergenlik dönemi geçirmesini sağlayabilirsiniz.

Ergenlerde Depresyon: Ergenlik döneminde soyut düşünme ön plandadır. Ergen kendini, ailesini, çevresini ve dünyayı daha çok sorgulamaya başlar. Bağımsızlık duygusu artmıştır. Bağımsızlıklarını ilan etmek için kurallara uymak istemezler. Ani duygusal iniş ve çıkışları vardır. Çok kolay bir şekilde yanlış olarak çevresi tarafından önemsenmediği, anlaşılamadığı yargısına varabilirler.

Ergenlik döneminde çocukların ilgileri bedenlerine daha çok yönelmiştir. Bir çok ergende kendini beğenmeme, yüz, burun, göz gibi bazı organlarını beğenmeme gibi bulgular gözlenebilir. Aşırı sinirlilik, alınganlık, öfke, yıkıcı hareketler, saldırganlık, suçluluk duygusu, arkadaşları ile geçinememe, sevilmediklerini düşünme, her zaman zevk aldığı şeylerden zevk almama, karar vermede zorluk, aşırı kilo vermeye kadar giden bir iştahsızlık, uyku bozuklukları, konsantrasyon eksikliği, gelecek ile ilgili abartılmış karamsarlık, ümitsizlik, kendini olduğundan daha değersiz hissetme, alkol, sigara, madde kullanımı gibi bulgulardan bir ya da bir kaçı ergenlerin bir çoğunda görülebilir. Bu bulguların 15-20 günden daha uzun sürmesi durumunda ergenlik çağı depresyonundan şüphelenilmelidir.

Yukarıdaki bulgulardan bir ya da birkaçını az ya da çok çocuğunuz da gözlemliyorsanız;

ÖNCELİKLE ÇOCUĞUNUZA ÖZEL ZAMAN AYIRIN VE ONUNLA KONUŞUN.

  • Hemen endişelenmeyin çocuğunuzu anlamaya çalışın.
  • Çocuğunuzla birlikte onun da seveceği  aktiviteler yapın.
  • Evde ve yakın çevrede; stres yaratabilecek olayları azaltmaya çalışın.
  • Çocuğunuza değer verdiğinizi ve onu  koşulsuz sevdiğinizi her fırsatta ona hissettirin.
  • Çocuğunuzun duygularını dinleyin. Neler yaşadığını anlamaya çalışın.Olaylara onun penceresinden bakın. Empati yapın. Kendinizi onun yerine koyun.
  • Yalnızca olumsuz davranışlarını konuşmayın. Yaptığı olumlu davranışları da konuşun ve bu olumlu davranışlarından memnun olduğunuzu ona anlatın.
  • Kurallara baş kaldırmasının ergenlik sürecinin doğal bir parçası olduğunu onunla paylaşın. Oturup konuşarak kuralları birlikte bir daha gözden geçirin. Belki bazılarını esnetebilir hatta bazılarından da tamamen vazgeçebilirsiniz. Belki de çocuğunuz bazı kuralları kendi isteği ile benimseyebilir.
  • Yapmaktan keyif aldığı aktivitelere yönlendirin.

Tüm bu önemleri almanıza rağmen; özellikle moral bozukluğu, üzüntü, hayal kırıklığı, düşük benlik duygusu, günlük aktivitelerini yerine getirememe, derslere ve çevreye ilgisizlik gibi belirtilerin 30-40 günden sonra hâlâ devam etmesi durumunda ÇOCUĞUNUZDA ERGENLİK ÇAĞI DEPRESYONU GELİŞİYOR OLABİLİR. Profesyonel bir yardım almak gerekebilir. Bunu da değerlendirmelisiniz.

Çocuğunuz sizin çocuğunuz ancak sizin kopyanız değil. Sizden farklı bir kişilik geliştiriyor. Bunu çok doğal karşılayın ve onu anlamaya çalışın. Gerektiğinde gerektiği kadar onun yanında olun. Belki de bazı şeyleri deneyerek öğrenecektir, ona bu fırsatı da tanıyın.

Dr. Yılmaz Bay

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

ÇOCUKLUKTAN ERİŞKİNLİĞE GEÇİŞ (KIZLARDA)

doktoryilmazbay Yorum yok

(ERGENLİK)

(PUBERTE)

Ergenlik; kısaca çocukluktan erişkinliğe geçiştir. Çocukların fiziksel anlamda büyüdüğü, cinsiyete özgü bulguların gelişmeye başladığı ve tüm bunların sonunda üreme fonksiyonlarının kazanıldığı döneme ERGENLİK DÖNEMİ adı verilir. Ergenliğe geçiş yaşı her bireyde farklıdır. Genetik, ırk, beslenme, spor ve çevresel faktörler pubertenin başlamasını etkiler. Daha iyi beslenen ve genel sağlık koşulları daha iyi olan bireylerde puberte daha erken başlayabilir. Ergenliğin başlaması takvim yaşından çok kemik yaşı ile ilgilidir. Kızlarda kemik yaşı 10-11, erkeklerde 12-13 yaşlarına ulaştığında ergenlik belirtileri oluşmaya başlar. Kız çocukları erkek çocuklarına göre daha erken ergenliğe girerler. 

Ergenlik; çocuklukla yetişkinlik arasına anne ve baba tarafından inşa edilen bir asma köprüye benzer. Bu köprünün temelleri; anne ve babaların kendi anne ve babalarından, çevrelerinden aldıkları bilgi, deneyim ve öğretilerin üzerine kendi deneyimlerini katmalarıyla atılır. Eğer köprü iyi inşa edilirse çocuklar bu köprüden rahat bir şekilde geçerek erişkinliğe adım atarlar.

Kızlarda Pubertenin en önemli belirtilerinden olan meme gelişimi ve özel bölgede kıllanma  5 evrede tamamlanır.

Pubertede Meme Gelişimi:

Evre 1: Ergenlik öncesi dönemdir. Bebeklikten ergenliğin ilk belirtileri olan meme tomurcuklanmasının başlamasına kadar olan dönemdir. 

Evre 2: Kız çocuklarında genelde 9-10 yaşlarında meme tomurcuklanması ile başlar. Telaş olarak da adlandırılan bu evrede meme tomurcuğu belirmiş, meme tomurcuğu üzerinde meme ucu yükselmiş ve meme çapı artmaya başlamıştır. 

Evre 3: Meme biraz daha büyümüş, meme ucu biraz daha belirginleşmiş, meme ucunun etrafındaki areola denilen kahverengi bölge biraz daha koyulaşmış ve büyümüştür. Bu dönemde meme tomurcuklanmasına ek olarak genital bölgede tüylenmeler gözükmeye başlar. Bu evrede boy uzaması, iç organlarda büyüme, yumurtalıklarda, rahimde ve genital organlarda büyüme daha belirgindir.

Evre 4:  Meme büyümesi devam eder. Meme ucu ve memenin etrafındaki areola denilen bölge; memenin diğer kısmından belirgin olarak çıkıntı yapmıştır. Meme başı daha kızarmış ve daha kahverengi bir renge bürünmüştür. Memenin erişkin meme boyutuna ulaşması ilk tomurcuklanmanın başlamasından sonraki 3-5 yıl içerinde tamamlanır.

Bu dönem kızların en çok kilo alındığı dönemdir. Deri altı yağ dokusu ve kalça bölgesindeki yağ dokusu belirgin bir şekilde artmıştır. Tüm vücutta yağ dokusunun artmasına paralel olarak memedeki yağ dokusu da artmıştır ve meme daha da büyümüştür. Doğumla birlikte emziren annelerde meme büyümesi daha da artarak son şeklini alır.

Bu evrede genital bölgelerdeki kıllanma giderek artarak ters üçgen şeklini alır ve hafifçe bacak aralarına da yayılabilir. Bu evrede koltuk altı kıllanmaları da gelişmeye başlar. Koltuk altı kıllanmaları meme gelişiminden 1-2 yıl sonra ortalama 12-13 yaşlarında belirginleşmeye başlar.

Evre 5: Ergenliğin tamamlandığı boy uzamasının en hızlı olduğu dönemdir. Menarş olarak adlandırılan ilk kanama genelde bu dönemin sonunda görülür. 

Pubertede Pubis Kıllanması (Genital Bölgede Kıllanma):

Genital bölgede kıllanma; meme tomurcuklanmasından 6-12 ay sonra başlayabilir. Pubik kullanma 5 evrede tamamlanır.

 Evre 1: Doğumdan ilk kıllanmanın görülmesine kadar geçen evredir. Genital bölgede kıllanma yoktur.

Evre 2: Pubarş olarak da adlandırılan bu evrede vajen bölgesinde büyük dudakların kenarında düz kıllar gözükmeye başlar. 

Evre 3: Kıllanma vajenin üst kısmındaki pubis denilen bölgeye yayılır, rengi koyulaşmaya ve şekli kıvrıklaşmaya başlar.

Evre 4: Koyu ve kıvrılmış kıllar büyük dudaklara ve pubis denilen bölgeye daha fazla yayılır. Bu evrede kıllanma pubis üçgeni olarak adlandırılan bölgeyi henüz tam olarak doldurmamıştır.

Evre 5: Kıllar özel pubik üçgenin tamamını ve vajen bölgesinin etrafını kaplamıştır. Daha sık, daha kalın, daha koyu ve daha kıvrıktır.

Pubik kıllanma başladıktan sonra 2-5 yıl içinde ortalama  3-4 yılda tamamlanır.

Koltuk altı kıllanması pubik kıllanmadan 1 yıl kadar sonra başlar ve 2 -3 yıl içerisinde tamamlanır.

Pubertede her evre yaklaşık 6-8 aylık bir süreyi kapsar. Menarş denilen ilk regl (Adet kanaması); meme tomurcuklanmasının başlamasından sonraki  2-4 yıl içerinde görülebildiği gibi bazen de bu süre 6 yıla kadar uzayabilir. Genelde 10-11 yaşlarında başlayan puberte dönemi kızların %95’inde 13-14 yaş dolaylarında tamamlanır. 

ADÖLASAN BÜYÜME SIÇRAMASI (ABS): Kızlarda erkeklerden 2-3 yıl önce, ortalama 11-13 yaş dolaylarında başlar ve 2-3 yıl kadar sürer. ABS’nin ortalarında bir yerde Zirve Büyüme Hızı (ZBH) olarak adlandırılan ve 1-2 yıl kadar süren bir hızlı büyüme dönemi görülür. Bu dönemde kızlar yılda ortalama 6 – 8 cm uzayabilir. Pubertenin başlangıcından bitimine kadar kızlar ortalama 25 – 28 cm kadar uzayabilirler.

KIZ ÇOCUKLARINDA ERGENLİKTE CİNSELLİK

Cinsellikle üreme farklı şeylerdir.

Üreme; çocuk yapma eylemidir.

Cinsellik; zevk almak, keyif almak, mutlu olmak için yapılan cinsel eylemlerin tümünü içerir. Cinsellik bir bireyin bedeniyle en fazla keyif alabileceği bir eylemdir. Cinsellik; biyolojik, psikolojik ve sosyolojik bir olaydır.

Pubertede kızlarda cinsellik üçe ayrılır;

1- Bedensel Cinsellik: Doğası gereği erkeklerin kızlara, kızların da erkeklere karşı istek duymalarıdır.

2- Ruhsal Cinsellik: Kadın ve erkekler arasındaki duygusal yakınlaşmalardır.

3- Sosyal Cinsellik: Ergenlerin toplum cinselliğine bakışı ve toplumun da ergen cinselliğine bakışını içerir. Örneğin; flört, sözlülük, nişanlılık ve düğün evresinde oluşan tüm eylemleri içerir.  

Genelde bizim toplumumuzda kız çocukları cinsellik konusunda erkek çocuklarına göre  daha baskıcı bir yapı ile yetiştirilmektedir. Bu yanlış yetiştirilme şekli kız çocuklarının kendi bedenlerine karşı olumsuz duygular geliştirmesine neden olabilir. Bazı kız çocukları cinselliği suçluluk ve utanç duyulması gereken bir eylem olarak görebilirler. Bazen de cinsel arzularının  kendi hataları olduğuna yönelik olumsuz duygular geliştirebilirler.

Çocuğunuz  9 – 10 -11 yaşlarına geldiğinde yani ergenliğin ilk belirtisi olan göğüslerde  tomurcuklanma başladığında çocuğunuzla oturup konuşmalısınız. Böyle bir konuşma yapmadan önce bu konuşmaya hazır olup olmadığınızı bir kez daha kontrol etmelisiniz. Eğer yeterince bilgi ve deneyiminiz yoksa bu konuda profesyonel bir yardım da alabilirsiniz.

Böyle bir konuşmada ;

  • Meme büyümesi, özel bölgede kıllanma, koltuk altı kıllanması, adet kanaması konularında gerekli bilgileri çocuğunuzun anlayabileceği bir şekilde ona anlatın.
  • Cinsellik üzerine yeterli bilgiyi kısa ve öz olarak çocuğunuza verin.
  • Cinsellik üzerine çocuğunuzun sorduğu soruları geçiştirmeyin, onlara yeterince cevap veremiyorsanız deneyimli birisinden yardım alın.
  • Erken cinsellik, olası hamilelik, hamilelikten korunma, cinsel yolla  bulaşan hastalıklar hakkında çocuğunuza yeterli bilgi verin.
  • Sürekli öğüt, ahlak dersi veren bir tutum içinde olmayın..
  • Cezalandırıcı ve tehdit edici cümleleri asla kullanmayın.
  • Aşırı kısıtlayıcı ya da aşırı özgürlükçü tutumlar içinde olmayın.
  • GEREKLİ, YETERLİ VE DOĞRU  BİLGİYİ KISA CÜMLLERLE BASİT BİR ŞEKİLDE ANLATIN.

                     KIZLARDA ERGENLİK DÖNEMİNE İLİŞKİN SORUNLAR

Erken Puberte ya da Puberte Gecikmesi: Genetik özelliklere bağlı olarak ergenlik belirtilerinin ortaya çıkma yaşı her bireyde farklıdır. Kız çocuklarında pubertenin ilk belirtileri 8-13 yaş gibi geniş bir aralıkta görülmeye başlayabilir. Meme tomurcuklanması, genital bölgede kıllanma gibi belirtilerin 8 yaşından önce başlaması erken puberteyi düşündürebilir. 13 yaşına geldiği halde hâlâ memede tomurcuklanma ve genital bölgede kıllanma belirtilerinin görülmemesi pubertede gecikmeyi düşündürmelidir. Böyle durumlarda mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

Ergenlik Gecikmesi: Bazı çocuklarda ergenlik yaşıtlarına göre biraz geç başlayıp geç tamamlanabilir. Normalde kızlarda 9-10 yaşlarında başlayan ergenlik süreci 12-14 yaşlarında tamamlanırken bazı kızlarda 12-13 yaşlarında başlayıp 14-16 yaşlarında tamamlanabilir. 16 yaşına geldiği halde ergenlik hâlâ tamamlanmamışsa bu ergenlik gecikmesi olarak değerlendirilir. Mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

Beslenme Sorunları:

Ergenlik döneminde büyüme ve gelişme hızı arttığı için yeterli ve dengeli beslenme çok  önemlidir. Büyüme hızındaki duruma göre çocuğunuzun beslenmesine özen göstermelisiniz. Yeterli protein, karbonhidrat ve iyi yağları almasını sağlamalısınız. Her gün süt ve süt ürünleri, et, tavuk, balık, kuru baklagil, 1- 2 adet yumurta, mevsimin taze sebze ve meyveleri, kuru yemiş gibi yiyecekleri özellikle  bu dönemde çocuğunuzun yeterli almasını sağlamalısınız.

Bu dönemde kız çocukları dış görünüşlerine daha çok özen gösterdikleri için zayıflamak amacıyla bazen yeterli ve dengeli besin almayabilirler. Bazen de bu zayıflama isteği Anorexia Nevrosa denilen aşırı kilo kaybına kadar giden bir hastalığa neden olabilir. Böyle bir durumda profesyonel bir yardım almanız gerekebilir. 

Bazı ergenler can sıkıntısı, kendine güvensizlik, arkadaş edinememe, arkadaşları ile anlaşamama gibi nedenlerle fazla miktarda ve düzensiz besin alırlar. Bu aşırı beslenme; kilo fazlalığına hatta bazen aşırı şişmanlığa (obezite) kadar giden tablolara neden olabilir. Çocuğunuza örnek olarak ona sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmalısınız.

Menstrüasyona (adet kanaması) bağlı kanamalar nedeniyle demir eksikliği anemisi, hızlı büyümeye bağlı artan kalsiyum gereksiniminin karşılanmaması sonucu kemik zayıflığı bu dönemin en belirgin beslenme sorunları arasındadır. Çocuğunuzun özellikle bu dönemde demir ve kalsiyumdan daha zengin gıdaları almasını sağlamalısınız..

İskelet bozuklukları: Skolioz (omurga eğilmesi), Kifoz (kamburluk), diz ve dirsek eklemlerinde şişlik ve tüm eklemlerde görülen büyüme ağrıları bu dönemin en belirgin iskelet bozuklukları arasındadır. Uygun duruş, bel boyun eksersizleri, günlük jimnastik ve sporla bu yakınmaların önüne geçebilirsiniz. Tüm bunlara rağmen yakınmalar giderek artan bir şekilde ısrarla devam ediyorsa doktorunuzdan yardım almalısınız.

Ergenlik Sivilceleri (Acne Vulgaris): Ergenlik hormonlarının etkisi ile yağ bezeleri ve kıl diplerinin iltihaplanması sonucu gelişir. Bazen zihinsel gerilimler, ergenlik bunalımları, sınav stresleri bu sivilceleri daha da arttırabilir. Bazı yiyecekler özellikle aşırı yağlı yiyecekler, hazır gıdalar ve çerezler de sivilcelerin artmasına neden olabilir. Bu sivilceler ergenleri  psikolojik olarak olumsuz  etkiler. Yeterli, dengeli ve sağlıklı gıdalarla beslenme, düzenli ve sakin bir yaşam, düzenli yüz temizliği, uygun kremler ergenlik sivilcelerin tedavisi için yeterlidir. Bütün bu önlemleri aldığınız halde sivilceler halen devam ediyorsa doktorunuzdan yardım almalısınız.

Hirsutismus (Ergenlik Kıllanması): Bazı kız çocuklarında androjen hormonlarının fazla salgılanması, bazen de derideki kıl foliküllerinin normal salgılanan androjen hormonlarına karşı aşırı duyarlı olması sonucu kız çocuklarının derilerinde aşırı kıllanma olabilir. Özellikle kilo fazlalığı olan kızlarda daha belirgin olan bu kıllanmada tedavi gerekmez, zaman içinde kendiliğinden geriler. Fazla kıllanma; ergeni psikolojik olarak olumsuz etkiliyorsa kozmotolojik önlemler alınabilir.

Basit Guatr (Troid bezi büyümesi): Bu dönemdebüyüme hızlı olduğu için triod bezi de büyümeyi karşılamak için bazen biraz fazla çalışır. Bu fazla çalışma bazen troid bezinin basit şekilde büyümesine neden olabilir. Bazı basit troid testleri ile (FT 3, FT 4 , TSH gibi) troid bezinin çalışması araştırılır. Bu testler normal ise tedavi gerekmez. Troid bezindeki büyüme 2-3 yıl içinde kendiliğinden geriler. İyot eksikliği olasılığına karşı özellikle bu dönemde iyotlu tuz kullanılmalıdır.

Menstrüasyon Bozuklukları (Regl-Adet  Bozukluğu): İlk menstrüasyon kızlarda ortalama 12-13 yaşlarında görülür. İlk menstrüasyonun görülmesi bazen 9-10 yaşlarında olabildiği gibi bazen de 15-16 yaşlarında da olabilir.  Menstrüasyon ortalama 28 gün ara ile tekrarlar. Menstrüasyon; ilk zamanlarda 15-20 gün ara ile olabildiği gibi 30-40 gün ara ile hatta bazen 2-3 ay ara ile bile olabilir. Tam olgunlaşma oluncaya kadar ilk bir kaç yıl böyle düzensizliklerin olması normaldir.

Disfonksionel Kanama ( Mentrüasyon Kanaması-Adet Kanaması Düzensizliği): Menstrüasyon kanamasının 8 günden uzun sürmesi, günde 10’dan fazla pet kullanmak zorunluluğunda kalınması, 21 gününden önce kanamaların tekrarlaması ya da kansızlığa neden olacak kadar ağır kanama olması  disfonksionel kanama olarak adlandırılır. Bu durum uterusun (rahimin) tam olarak olgunlaşmaması sonucu olabilir. Disfonksiyonel kanama menarştan (ilk menstruasyon) sonra kızların %40-50’sinde ilk 1 yıl, %15-20’sinde ilk 2-3 yıl sürebilir. Bazı kızlarda düzene girme daha uzun yıllar da alabilir. 18 yaşından sonra düzensizlikler devam ederse doktorunuza başvurmalısınız.

Amenore: Uzun süreli ya da hiç adet görmeme anlamına gelir. Evden ayrılma, yatılı okula başlama, sevgiliden ayrılma, uzun süreli hastalıklar, aşırı şişmanlık, ileri zayıflık bazı kız çocuklarını olumsuz etkileyerek uzun süreli adet görmeme tablosu geliştirebilir. Adet görmeme 3-6 ayı geçerse doktorunuza başvurmalısınız.

Primer dismenore (Ağrılı adet görme): Prostoglandin hormonlarının aşırı salgılanması ya da normal salgılanan prostoglandin hormonlarına rahimin (uterusun) aşırı duyarlı olması sonucu oluşan kasık ağrılarıdır. İlk Mentrüasyon (Menarş) dan sonraki ilk 1-2 yıl içinde görülme oranı %60-70 dolaylarındadır. Nonsteroid anti inflamatuarlar olarak adlandırılan İbuprofen ve naproksen gibi  ilaçlar prostoglandin üretimini baskılayarak ağrıyı azaltabilirler. Sıcak uygulama ve ağrı azaltıcı tekniklerden de yararlanılabilir.

Yukardaki basit yöntemlerle geçmeyen ileri ağrılarda doğum kontrol hapları, deriye yapıştırılan bantlar ve vajinal halka gibi hormonal kontrasepsiyon yöntemleri de ağrıyı azaltmak için kullanılabilir. Bazı vakalarda hormonal rahim içi araçlar da denenebilir. Bu hormonlar rahimden üretilen prostoglandin düzeylerini azaltarak kasılmaları, kanamayı ve ağrıyı azalttığı gibi ayrıca ileride oluşma ihtimali olan myom ve endometrozis gelişim riskini de azaltabilirler.

Lökore (Vajinal akıntı): Üreme çağındaki her kadında az miktarda şeffaf, kaygan ve kokusuz bir vaginal akıntı vardır. Normalde var olan bu vajinal sıvıya fizyolojik vajinal akıntı denir. Hormonların etkisiyle rahim ağzındaki bezlerden ve vajinadaki bezlerden salgılanan bu sıvı vajinanayı kaygan hale getirerek cinsel ilişkinin daha rahat olmasını sağlar.

Fizyolojik (normal) vajinal akıntı; yumurtlama zamanında yani iki adet kanamasının tam ortasındaki günlerde artar. Hatta bazen iç çamaşırını lekeleyecek kadar vajina dışına sıvı çıkışı gözlenebilir. Bu akıntı, tam yumurtlama gününde yumurta akı kıvamında, çekince uzayan, sümüksü ve şeffaf bir görünüm alır. Bu şekildeki vajinal bir akıntı aslında yumurtlamanın habercisidir. Miktarı ne olursa olsun, fizyolojik vajinal akıntı renksiz ve kokusuzdur. Kaşıntıya ve rahatsızlığa neden olmaz.

Madde Kullanımı ve Bağımlılık: Özelikle erkek ergenlerde daha fazla gözükse de son zamanlarda kız ergenlerde de gözlenen sigara, alkol, esrar ve buruna çekme yoluyla kullanılan maddelere bağlı bağımlılık bu dönemin en önemli sorunları arasındadır. Aile içi problemleri olan ergenlerde madde bağımlılığı daha çok gözlenir. Önce sosyal ortamlarda arkadaş etkisiyle alkol alımı şeklinde başlayan bağımlılık giderek sigara, esrar ve diğer maddelere bağımlılık şekline dönüşebilir.

Çocuğun yakın izlemi, okul ve arkadaş çevresi izlemi madde bağımlılığı oluşmasını önlemede ve tedavide çok önemlidir. Bu dönemde öğretmenlere de çok büyük bir sorumluluk düşmektedir.

Psikolojik Sorunlar: Ergenlik çağına kadar anne babanın etkisi altında kalan çocuklar; ergenliğin başlaması ile birlikte kendilerini daha bağımsız hissederler. Bu erken bağımsızlık duygusu; ergenlerde bir çok ruhsal ve davranışsal bozukluğun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu dönemin en büyük sorunlarından birisi kimlik kargaşasıdır. Evde anne babaya, okulda öğretmene itaatsizlik, arkadaşlarla geçinememe, uyum güçlükleri, okul başarısızlıkları, cinsel davranış bozuklukları bu dönemde ergenlerde en çok görülen psikolojik sorunlar arasındadır. Özellikle erkek çocuklarda daha fazla olsa da kız çocuklarında da giderek artan bir şekilde görülen; suç işlemeye eğilim, sigara, içki, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar, kaygı, korku gibi psikolojik sorunlar yine bu döneme özgü psikolojik bozukluklar arasındadır. 

Çocuğunuzla doğumdan itibaren ergenlik dönemine kadar duygusal ve sosyal yönden iyi ilişkiler içerisinde olursanız ve bu iyi ilişkiyi ergenlik döneminde de sürdürürseniz onun daha rahat bir ergenlik dönemi geçirmesini sağlayabilirsiniz.

Ergenlerde Depresyon: Ergenlik döneminde soyut düşünme ön plandadır. Ergen kendini, ailesini, çevresini ve dünyayı daha çok sorgulamaya başlar. Bağımsızlık duygusu artmıştır. Bağımsızlıklarını ilan etmek için kurallara uymak istemezler. Ani duygusal iniş ve çıkışları vardır. Çok kolay bir şekilde yanlış olarak çevresi tarafından önemsenmediği, anlaşılamadığı yargısına varabilirler.

Ergenlik döneminde çocukların ilgileri bedenlerine daha çok yönelmiştir. Bir çok ergende kendini beğenmeme,  yüz, burun, göz gibi bazı organlarını beğenmeme gibi bulgular gözlenebilir. Aşırı sinirlilik, alınganlık, öfke, yıkıcı hareketler, saldırganlık, suçluluk duygusu, arkadaşları ile geçinememe, sevilmediklerini düşünme, her zaman zevk aldığı şeylerden zevk almama, karar vermede zorluk, aşırı kilo vermeye kadar giden bir iştahsızlık, uyku bozuklukları, konsantrasyon eksikliği,  gelecek ile ilgili abartılmış karamsarlık, ümitsizlik, kendini olduğundan daha değersiz hissetme, alkol, sigara, madde kullanımı gibi bulgulardan bir ya da bir kaçı ergenlerin bir çoğunda görülebilir. Bu bulguların 15-20 günden daha uzun sürmesi durumunda ergenlik çağı depresyonundan şüphelenilmelidir.

Yukarıdaki bulgulardan bir ya da birkaçını az ya da çok çocuğunuzda gözlemliyorsanız

ÖNCELİKLE ÇOCUĞUNUZA ÖZEL ZAMAN AYIRIN VE ONUNLA KONUŞUN.

  • Hemen endişelenmeyin çocuğunuzu anlamaya çalışın.
  • Çocuğunuzla birlikte onun da seveceği aktiviteler yapın.
  • Evde ve yakın çevrede; stres yaratabilecek olayları azaltmaya çalışın.
  • Çocuğunuza değer verdiğinizi ve onu koşulsuz sevdiğinizi her fırsatta ona hissettirin.
  • Çocuğunuzun duygularını dinleyin. Neler yaşadığını anlamaya çalışın. Olaylara onun penceresinden bakın. Empati yapın. Kendinizi onun yerine koyun.
  • Yalnızca olumsuz davranışlarını konuşmayın. Yaptığı olumlu davranışları da konuşun ve bu olumlu davranışlarından memnun olduğunuzu ona anlatın.
  • Kurallara baş kaldırmasının ergenlik sürecinin doğal bir parçası olduğunu onunla paylaşın. Oturup konuşarak kuralları birlikte bir daha gözden geçirin. Belki bazılarını esnetebilir, hatta bazılarından da tamamen vazgeçebilirsiniz. Belki de çocuğunuz bazı kuralları kendi isteği ile benimseyebilir.
  • Yapmaktan keyif aldığı aktivitelere yönlendirin.

Tüm bu önemleri almanıza rağmen; özellikle moral bozukluğu, üzüntü, hayal kırıklığı, düşük benlik duygusu, günlük aktivitelerini yerine getirememe, derslere ve çevreye ilgisizlik gibi belirtilerin 30-40 günden sonra hâlâ devam etmesi durumunda ÇOCUĞUNUZDA ERGENLİK ÇAĞI DEPRESYONU GELİŞİYOR OLABİLİR. Profesyonel bir yardım almak gerekebilir. Bunu da değerlendirmelisiniz.

Çocuğunuz sizin çocuğunuz ancak sizin kopyanız değil. Sizden farklı bir kişilik geliştiriyor. Bunu çok doğal karşılayın ve onu anlamaya çalışın. Gerektiğinde gerektiği kadar onun yanında olun. Belki de bazı şeyleri deneyerek öğrenecektir, ona bu fırsatı da tanıyın.

Dr. Yılmaz Bay

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

KİLO PROBLEMİ OLAN ÇOCUKLAR

doktoryilmazbay Yorum yok

Çağımızda insan sağlığını en çok tehdit eden fazla kilolar yalnızca büyükleri değil artık çocukları da etkilemektedir. Alınan enerjinin harcanan enerjiden daha çok olması sonucu vücutta aşırı yağ depolanması şeklinde kendini gösteren fazla kilolar; çocuğun hareketlerini engelleyerek yaşam kalitesini bozmaktadır. Yine fazla kilolar kalp damar hastalıklarına, hipertansiyona, yağ ve şeker metabolizmasını bozarak damar tıkanıklığı ve şeker hastalığı gibi yaşamı olumsuz etkileyen birçok önemli hastalıklara da başlangıç oluşturmaktadır. Bunlardan daha da önemlisi fazla kilo; çocuğun psikolojisini bozarak onun dış çevreden soyutlanmasına, aile ilişkilerinin bozulmasına ve okul başarısının düşmesine neden olmaktadır. Daha fazlasını oku

ÇOK DİLLİ OLMAK

doktoryilmazbay Yorum yok

        Dil; bir bireyin sosyal bir varlık olarak duygu,düşünce ve isteklerini ses ve anlatım yoluyla başkalarına aktarması ve başkalarının aktardıklarını anlaması için kullandığı ses ve anlam yönünden ortak öğelerin kullanılmasıdır.

        Nasıl ki fiziksel egzersizler vücudumuzdaki kas ve kemik yapısını geliştiriyorsa ana dili dışında öğrenilen diller de beyne egzersiz yaptırarak kişinin beyin gelişmesini olumlu yönde etkilemektedir. Çok dilli olmak; çocuklarda kavram oluşturma, sınıflandırma, yaratıcılık, akıl yürütme, görsel-mekansal beceriler ve problem çözme yeteneğinde olumlu gelişmelere neden olmaktadır. Ayrıca çok dilli olmak; kişiye kendi yetiştiği toplum dışında, öğrendiği dili konuşan toplumların gelenek, görenek, kültür ve yaşam tarzları konusunda farklı pratikleri tanıma imkanı sağlamaktadır. Kişi farklılıkları daha kolay kabullenmekte ve onlara daha hoşgörülü yaklaşmaktadır. Çok dilli olmak; birçok dildeki kaynaklara erişimi kolaylaştırmakta, bu da kişiye meslek edinimi, kariyer seçimi, bilgi, görgü, entelektüellik açısından avantajlar sağlamaktadır.

        Her toplum duygu, düşünce ve isteklerini anlatmak için farklı öğeler kullanır. O nedenle “bir dil-bir insan, iki dil-iki insan” denir.

        Dil gelişimi duyma ile başlar. Hamileliğin 6.ayından itibaren çocuk anne karnında annesinin seslerini duymaya başlar ve duyma ile birlikte dil gelişimi de başlamıştır. İnsan beyninin sol tarafında “ana dili bölgesi” olarak adlandırılan bir bölge vardır. 8-9 yaşlarına kadar ana dili ve ana dili dışında farklı  öğrenilen diller işlenip bu bölgeye kaydedilir ve kolay kolay unutulmaz. 9 yaşından sonra öğrenilen diller beynin sağ tarafında farklı bölgelere kaydedilir ve kullanılamaz ise kolayca unutulur.

        Doğumdan 1 yaşına kadar, çocuklar tüm seslere karşı çok daha hassastır ve sesleri ayırt etme yetisi çok yüksektir. 1 yaşından sonra konuşmaya başladığında konuşma ile paralel olarak ana dili dışındaki sesleri ayırt etme yetisi giderek azalır. Bu nedenle 1 yaşından önce çocukları birden fazla dille erkenden tanıştırmak onlara dil yönünden yapabileceğimiz en büyük iyiliktir.

Çok dilli olmak 2 şekilde olur :

1-Dil edinmek: Dilin bulunulan ortamdan doğal olarak alınması ve konuşulmasıdır.

  • Hamileliğin 6.ayından itibaren çocuk çevreden duyduklarını ana dili öğrenme bölgesine kaydeder, zamanı gelince de konuşmaya başlar.
  • Çocukların algılama yetenekleri çok yüksektir. Aynı anda 4 dili birlikte edinebilirler.

ÖRNEKLERSEK; 

  • Anne Türk, baba Türk ve çevrede Türkçe konuşuluyorsa ana dili Türkçedir.
  • Anne Türk, baba Amerikalı; Anne çocuğu ile sürekli Türkçe, baba çocuğu ile sürekli İngilizce konuşmalıdır. Çocuk her iki dili de ana dili gibi doğal olarak edinir. Kiminle hangi dilde konuşacağını karıştırmadan bilir ve konuşur. Çocuğun 2 ana dili vardır. Türkçe ve İngilizce.
  • Baba Türk, anne Alman, bakıcı Rus ise; herkes çocukla kendi ana dilini konuşmalıdır. Çocuk her 3 dili de aynı anda ana dili gibi edinir ve konuşur.
  • Anne Türk, baba Fransız, bakıcı İspanyol ise ve çocuğun  gittiği kreş ya da anaokulunda İngilizce konuşuluyorsa; çocuk her 4 dili de ana dili gibi aynı anda edinir ve konuşur.

2-Dil öğrenmek: Aynı anda öğrenme denilen bir sistemle çocuklar ana dili dışında 2.,3., 4. dilleri de öğrenebilirler. Burada dikkat edilmesi gereken nokta öğrenilecek dilin; o dili ana dili olarak bilen birisinden, bakıcıdan, öğretmenden, televizyon, bilgisayar, CD, DVD gibi çeşitli iletişim araçlarından aktif olarak öğrenilmesidir.

  • Dil öğreniminde ilk kural; dilin mutlaka ana dili olarak konuşan birisinden öğrenilmesidir. Anne-baba yarım yamalak konuştukları ikinci dillerini çocuklarına öğretmeye kalkmamalıdır. Ancak dil öğrenmesi için gerekli ortamı ve alt yapıyı sağlama konusunda çocuklarına katkıda bulunabilirler.
  • İkinci bir dil öğrenilecekse buna 5 yaşından önce başlanmalıdır. Mümkünse yeni doğan döneminden itibaren çocukla öğrenilecek olan dille iletişim kurulmalıdır.
  • Henüz konuşamayan bir bebeğin çok dilli olmasını istiyorsak; yanında öğrenilmesi istenilen dili konuşarak, şarkı söyleyerek, ninni söyleyerek çeşitli eğlenceli yollarla o dil ile çocuğun tanışmasını sağlayabiliriz.
  • Kelimeleri söyleyen çocuğun çok dilli olmasını istiyorsak; eğlenceli şarkı, türkü, ninni ve tekerlemelerin yanında her gün bir kelime öğreterek, öğrenmesini istediğimiz dil ile onu tanıştırabiliriz.
  • Çocuğun yaşına ve gelişim evresine göre kelimelerden cümlelere geçilebiliriz.
  • Çocuk konuşmaya başladıysa; dış uyaranlardan, gürültüden uzak, rahat bir ortamda televizyon, bilgisayar, tabletten öğrenmesini istediğiniz dilden bir program açıp, bunu izlemesini  sağlayabiliriz. Seslerin, kelimelerin, cümlelerin yavaş yavaş beynine işlediğini göreceksiniz.
  • Çocuğumuzun yaşına uygun yabancı dil eğitim setlerinden yararlanabiliriz.
  • Arabada, yolda, evde nerede olursanız olun, yabancı dil eğitim setini açın setteki kelimeleri sık sık tekrar etmesini sağlayın.
  • Kelimeleri öğrenirken içinde bulunulan durumdan yararlanın. Örneğin; arabayı gördüğünde arabanın Türkçesi yanında öğretmek istediğiniz dildeki ismiyle de çocuğun temas etmesini sağlayın ve bunu tekrarlayın. Kaşıkla yemek yedirirken kaşığı, top oynarken topu, yağmur yağarken yağmurun öğretmek istediğiniz dildeki halini çocuğunuzun duymasını sağlayın.
  • Öğrenmesini istediğiniz dille ilgili şarkılar, şiirler, tekerlemeler duymasını sağlayın.
  • Olanak varsa ana dili öğretmek istediğiniz dil olan bir bakıcıdan da yararlanabilirsiniz.
  • Çocuğunuz ana dilinde her yeni kelime öğrendiğinde onun öğrenmesini istediğiniz dildeki şeklini de öğrenmesini sağlayın. Bunun için internet, CD, DVD gibi iletişim araçlarından yararlanabilirsiniz.
  • Dili; öğretim tecrübesi olan birisinden öğrenmesini sağlayın.
  • Öğrenmenin olmazsa olmaz kuralı; sürekli konuşma ve tekrarların yapılmasıdır. Bunu asla unutmayın.
  • Dil öğrenimi sıkıcı bir ders çalışma modunda olmamalıdır.

Oyunlarla, şarkılarla, tekerlemelerle, resimlerle dil öğrenimini zevkli hale getirin. Örneğin; oyuncağını odanın bir köşesine koyun.Onun yabancı dildeki halini çocuğunuza söyleyip size getirmesini isteyin. Ondan da bu oyuncağın adını söylemesini isteyin.

  • Dil öğreniminde sosyal çevre çok önemlidir. Öğretmek istediğiniz dili konuşan arkadaşlarıyla birlikte sosyal çevre içerisinde olmasını sağlayın.
  • Dil, konuşularak öğrenilir. Konuşurken yanlışlıklar olabilir, doğal karşılayın.
  • Küçük öykü kitapları dil gelişiminde çok önemlidir. Çeşitli kısa öykü kitaplarından yararlanabilirsiniz.
  • Günlük kısa programlarla dil öğrenilmeye başlanılmalı, gelişim durumuna göre süre ayarlanmalıdır.
  • Beklentiler makul olmalıdır. Dil öğrenimi uzun bir süreçtir. Önce anlar, belleğe kaydeder. Sonra da onları harmanlayarak konuşmaya başlar. Aceleci davranmayın.

Çok dilli olurken anlamada ve konuşmada bir miktar gecikmeler olabilir, doğal karşılayın.

     DİL ÖĞRENİMİNİN OLMAZSA OLMAZ 3 KURALI; 

SABIR…

SABIR…

SABIR…

Başarı dileklerimle..

DR.YILMAZ BAY

Kitap Seçimi

doktoryilmazbay Yorum yok

Çocuğunuzla birlikte kitap okuma alışkanlığı kazanmak için hiçbir zaman erken ya da geç değildir. Doğduğu günden itibaren ona kitap okumaya başlayabilirsiniz. İlk yılları kaçırdıysanız da önemli değil; hemen, şu anda bu alışkanlığı birlikte, keyifle oluşturabilirsiniz.

Kitaplar sayesinde çocuğunuz çok şey öğrenecektir ama en güzeli birlikte güzel bir anı paylaşmak, farklı maceralara yelken açmak ve bu şekilde daha da yakınlaşmak olacaktır. Bunun dışında;

  • Kitaplar çocuğunuzun farklı canlıları, farklı hayatları, farklı yerleri tanımasına yardımcı olur, ufkunu genişletir.
  • Kitaplar çocuğunuzun merakını uyandırır, hayal gücünü genişletir.
  • Kitaplar sayesinde çocuğunuzun kelime haznesi genişler, dil kullanma becerisi artar.
  • Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kitaplar yalnızca dil becerisi değil entelektüel gelişimi ve matematik becerisini de artırır.
  • Kitaplar çocuğunuzda yazı farkındalığı oluşturur ve vakti geldiğinde zorlanmadan okumaya başlar.
  • Kitap okumayı aile rutininizin bir parçası haline getirirseniz, çocuğunuz kitap okumanın bir ödev ya da görev olarak değil sevilecek eğlenceli bir aktivite olarak görecektir.

Daha fazlasını oku

ÇOCUK YETİŞTİRME İLKELERİ

doktoryilmazbay Yorum yok

Çocuk yetiştirmek bir sanattır. Hem de dünyanın en zor, en yorucu ve en güzel sanatıdır. Genel doğrular yanında her topluma, her aileye, her bireye özgü doğrular farklı olabilir. Aynı ailedeki iki çocuktan birine uygulanan yöntem öbür çocukta başarısız kalabilir. Nasıl ki denize girmeden yüzme öğrenilmez, bunun gibi aile ve çocuk uzlaşı içinde birlikte olmayı yaşayarak öğrenecektir. Çocuk yetiştirme sanatının ana ilkeleri SEVGİ, SABIR, ANLAYIŞ ve HOŞGÖRÜdür. Çocuğunuzun olumlu davranışlarını destekleyin, olumsuz davranışları düzeltmeye çalışın. Gereğinden çok kollamayın, yeteneklerini aşacak kadar zorlamayın. Onu tanımaya ve anlamaya çalışın. Sizin çocuğunuz ancak sizden farklı bir kişiliği olduğunu da asla unutmayın. Üstelik sizin bildiğiniz her zaman doğru olmayabilir.

Çocuk yetiştirirken birçok ailenin  içine düştüğü yanlış davranışların başında; cezayı önde tutan sıkı tutum, her şeye boş veren gevşek tutum, ne zaman, nerede, ne uygulayacağı belli olmayan tutarsız tutumlar gelmektedir. Bunlardan sakınınız. Yine istediğinizi yaptırmak için kendinize acındırmayın ya da hatalarında küsmeyin. Gün boyu en yüksek perdeden avaz-avaz bağırmayın. Çocuğunuza beddua etmeyin, aşağılamayın, suçluluk duygusu aşılamaya çalışmayın, başkalarının yanında onu küçük düşürmeyin.

Dayağın; tüm insan ilişkilerinde olduğu gibi çocuk yetiştirmede de asla yeri yoktur. Dayak cennetten değil, Ayşe hanımın ya da Mehmet beyin elinden çıkmıştır. Dayak; atanı utandıran, dövüleni küçülten, izleyenleri de en azından üzen yanlış bir davranıştır. Bir anlık öfkeyle verilen genellikle amacını aşan, kaybettirdikleri kazandırdıklarından çok daha fazla olan, etkisi kısa süren bir yıldırma yöntemidir.  Sonunda dayak atan suçlu; dayak yiyen mazlum durumuna düşer. Genelde çocuklar suçlu olduğu için değil, anne ve babalar o gün günlerinde olmadıkları ya da sinirli oldukları için dayak yemişlerdir. Dayak atan anne ve babalar şöyle geriye dönüp bir baksalar ne kadar haksız ve gereksiz olarak çocuklarına dayak attıklarını göreceklerdir. Eğer çocuk dayakla düzelseydi ilk dayakla zaten düzelirdi. Dayağın çocuk eğitiminde asla yeri yoktur, kesinlikle denemeyiniz.

Çocuğumuzu yetiştirirken nasıl davranalım?“ sorusuna gelince; öncelikle kendi davranışlarınızla ona örnek olun. Önce kendinizi yetiştirin. Eşinizle çocuğunuzu yetiştirme konusunda ortak bir tutum belirleyin ve büyüklerin bu tutumu bozmasına asla izin vermeyin. Ceza vermeden önce mutlaka çocuğunuzu dinleyin. Yaptığını detaylı olarak anlatmasını isteyin. Olayı anlatırken çocuğunuz kendi yanlışlarını daha iyi görecektir. Siz de değişik bir bakış açısı ve onun gözüyle olayı değerlendirecek, acele ve yanlış karar vermeden önce düşünme fırsatı bulacaksınız.

Öncelikle suç işlemeden suça engel olmaya çalışmalısınız. Yapılmaması gereken davranışlar kesin bir dil ve kararlılıkla çocuğa belirtilmeli ve bundan kesinlikle ödün verilmemelidir. Çocuk ağlıyor, bağırıyor diye verilen ufak ödünlerin daha büyük ödünleri de beraberinde getireceği bilinmelidir.

Ona doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü; kırmadan bağırmadan öğretmelisiniz.Anlamayacağını düşünmeyin. Doğru ve yanlışı nedenleri ile birlikte anlatın. Hayır’ı çok sık kullanmayın kullandığınızda da her zaman her yerde geçerli olduğunu çocuğunuza anlatın. Bir şeyi yapmamasını isterken alternatif olarak şunu yapman daha iyi olur şeklinde bir davranış sistemi içerisinde olun. Onu tehdit ederek bir şey yapmasını istemeyin.

Çocuk yetiştirmede öncelikle BİLİNÇLİ ÖDÜLLENDİRME YÖNTEMİNİ KULLANMALISINIZ.İlk tercihiniz manevi ödüllendirme olmalıdır. Örneğin;tebrik etme,sarılma,öpme,alkışlama gibi duygu ve davranışları öne çıkartan ödüllendirme yöntemleri olabilir. Aktiviteli ödüllendirmeyi de kullanabilirsiniz.Örneğin; birlikte oyun oynama,parka gitme,kitap okuma,daha büyük çocuklarda birlikte film izleme gibi etkinlikler  yapılabilirsiniz.En son ve en az başvuracağınız ödüllendirme ;maddi ödüllendirme yöntemi olmalıdır.Örneğin;yeni bir oyuncak alma,yeni bir giysi alma,çikolata,şekerleme,döner,pizza, burger gibi sıra dışı yiyecekler verme de seyrek olarak kullanılabilir.

Daha büyük çocuklarda bazen ufak CEZALAR VERMENİZ gerekebilir. Öncelikle mümkünse yaptığını düzeltmesini isteyin. Örneğin cezalar; bazen suçuna karşılık sevdiği bir şeyden yoksun bırakma, bir süre sokağa çıkmasını yasaklama, televizyon, bilgisayar, cep telefonu, tablet gibi görsel iletişim araçlarına erişimini engelleme, bir süre sinemaya, tiyatroya, konsere gitmesini engelleme şeklinde olabilir. Bazen odasında kalmasını da isteyebilirsiniz ancak oda karanlık olmamalı ve kapısı da açık olmalıdır. Bazen de arkadaşına, anneanneye, babaanneye ya da yakın eş, dost ve akrabalara gitmesini çok katı olmamak koşuluyla bir süre yasaklayabiliriz.

Çocuğunuz olumsuz bir davranış sergilediğinde EĞİTİMDE MOLA YÖNTEMİ denen bir yöntemini de uygulayabilirsiniz. Bu yöntemi çocuğunuza 2 yaşından sonra uygulayabilirsiniz. Yöntemin özü; çocuğunuzla olan yakın ilişkinize bir süre mesafe koymak ve çocuğunuzun yaptığı her türlü etkinliğin bir süre durdurulmasıdır. Örneğin çocuğunuz; başkalarına vurma, tekme atma, ısırma, tükürme, çimdirme, saç çekme, küfretme, oyuncaklarını fırlatma, kırma ya da öfke nöbetleri gibi yanlış davranışları ısrarla sürdürüyor ise yaptığının yanlış olduğunu biraz yüksek tondan kararlı bir şekilde ona anlatın. Bu işlemi bir daha tekrarladığında onunla bir süre iletişimi keseceğinizi ve onu her zamanki ortamından ayırıp mola yerine götüreceğinizi söyleyin ve uygunsuz davranışlarını tekrarladığında bunu mutlaka uygulayın. Size bir takım şirinlikler yapıp yanınıza gelmek, kucağınıza oturmak, öpmek, sarılmak isteyebilir. Buna asla izin vermeyin. Anlamayacağını düşünmeyin, çocuğunuz söylediklerinizi ve davranışlarınızı kararlı bir şekilde uygularsanız sizi anlayacaktır. Mola yerinde kalma süresi çocuğunuzun kaç yaşındaysa o kadar dakika olmalıdır. Örneğin 2 yaşında 2 dakika, 3 yaşında 3 dakika gibi. Mola süresi bittiğinde çocuğunuzla iletişiminizi kaldığınız yerden sürdürebilirsiniz.

Özünde sevgi olan her yöntem denenebilir. Kendi doğrularınızı eşiniz ve çocuğunuzla birlikte kendiniz belirlemelisiniz. Onunla konuşun. Sevgi, sabır anlayış ve hoşgörüyü elden bırakmayınız.

Annem ve babam biraz daha hoşgörülü olabilseydi dediğiniz günleri unutmayın.

BOL SABIRLAR

Dr. Yılmaz Bay

Çocuk Sağlığı Uzmanı

Sağlıklı ve mutlu bir yaşam dileğiyle

SPORUN ÇOCUKLARA YARARLARI

doktoryilmazbay Yorum yok

Öncelikle sporun insan yaşantısındaki önemi doğumdan itibaren tartışılmaz bir gerçektir. Sporun çocukluk yaşlarında sağlığa, ruhsal, bedensel ve moral gelişimine olumlu katkıları çok daha fazladır. Spor yapan çocuklarda sağlıklı bir vücut gelişimi dışında karşılıklı yardımlaşma, paylaşma, arkadaşlık duygularının gelişmesi ve güçlenmesine de olumlu katkıları vardır. Bazı aileler çocuklarının normal aktivitelerini bile yaramazlık sayıp evde uslu uslu oturmasını televizyon, bilgisayar ya da akıllı telefonlarla onların avunmasını istemekte bu da çocukları hareketsizliğe itmektedir.Bazı aileler ise çocuğunun hem iyi bir futbolcu,tenisçi ve yüzücü olmasını hem iyi bir piyanist,gitarist, kemancı olmasını ve derslerin de de harikalar yaratmasını istemekte. Bu da çocuğa aşırı bir stres yüklemektedir.Spor doğumdan itibaren hayatın bir parçası gibi görülmeli. Çocuk derslerinin yanında; derslerini aksatmadan mutlaka spora zaman ayırmalı ve bunu bir yaşam biçimi olarak ömür boyu sürdürmelidir. Daha fazlasını oku

ÇOCUKLARDA SPOR YARALANMALARI

doktoryilmazbay Yorum yok

Spor yaparken oluşan her türlü yaralanmaya spor yaralanması diyoruz. Ciddi spor yaralanmaları okul çocuklarının %33 ünde görülür. Yapılan bir araştırmada spor yaralanmasıyla hastaneye gelen çocukların %23 ünde futbol,%17 sinde basketbol,%14 ünde voleybol sporu yaparken yaralanma olduğu saptanmıştır. Bu yaralanmaların %50 si akut,%50 si kronik yani süregelen yakınmalarla hastaneye başvurmuşlardır.  Spor yaralanmalarının en büyük nedeni doktor kontrolü olmadan bilinçsizce, ısınmadan yapılan spor sonucu olmaktadır. Daha fazlasını oku

ÇOCUKLARDA BURUN KANAMASI

doktoryilmazbay Yorum yok

Burun kanaması; burunun içini döşeyen, mukoza denilen tabakanın herhangi bir yerinden olan kanamadır. Burun kanamaları ikiye ayrılır.

  1. Ön burun kanamaları: Çocuklarda ve genç erişkinlerde olan burun kanamaları genellikle bu gruptadır. Burnun ön ve orta bölümündeki, özellikle burun ucunun 1 m kadar gerisindeki kılcal damarların çatlaması nedeniyle olur ve çoğunlukla da tek taraflıdır. Bu çeşit kanamalara basit burun kanamaları da denir.
  2. Arka burun kanamaları: Daha büyüklerde ve yaşlılarda olan burun kanamaları genellikle bu guruptadır. Daha çok damar sertliği, tansiyon yüksekliği, pıhtılaşma sorunları,  aspirin ve aspirin benzeri ilaç alımı, K vitamini eksikliği, alkol alımı ve karaciğer hatalıkları gibi daha ciddi nedenlere bağlıdır. Bu kanamalar çoğunlukla çift taraflıdır ve kolayca durdurulamazlar. Bu kanamalara Segonder ya da kompleks burun kanamaları da denir. Çocuklarda pek görülmez.

Daha fazlasını oku

GÜNEŞ VE ÇOCUK

doktoryilmazbay Yorum yok

GÜNEŞTEN NASIL YARARLANILMALIDIR?
Ülkemiz bir güneş ülkesi olmasına rağmen RAŞİTZM denilen D vitamini eksikliği çocuklarımızda halen önemli bir sağlık sorunu olarak güncelliğini korumaktadır. Anne sütü dahil ağızdan alınan hiçbir besin D vitamini eksikliğini gideremez, D vitaminini mutlaka deri yolu ile güneşten almak gerekir.

Çocukların yeterli D vitamini depoları ile doğması için anne adayları çocukluğundan, genç kızlığından itibaren güneşten yeterince yararlanmalı, özellikle hamilelik döneminde açık havada, güneşli ortamda fazla giyinik olmadan dışarıda dolaşmalı, sık sık ve uzun yürüyüşler, açık hava gezintileri yapmalıdır. Daha fazlasını oku

ÇOCUK VE DONDURMA

doktoryilmazbay Yorum yok

Yaz aylarının gelmesi ile anne ve çocuklar arasında yıllardır devam eden ve asla da bitmeyecek olan bir savaştır başladı.

Çocuklar günün üç öğünü dondurma yemek isterler. Anne ve babalar ise hasta olacak endişesi ile buna karşı çıkarlar.  Herkes kendi yönünden biraz haklı gibi; ancak çileklisi, kavunlusu, çikolatalısı, fıstıklısı, limonlusu, bademlisi… gibi albenili çeşitleri ile çocukları baştan çıkartan bu tattan onları mahrum bırakmak bana biraz insafsızlık gibi geliyor. Daha fazlasını oku

TUVALET EĞİTİMİ

doktoryilmazbay Yorum yok

Şimdi sıra sabırsızlıkla beklediğiniz konuya geldi. Ancak çocuk eğitiminde en çok sabır isteyen konu da tuvalet eğitimidir. Her çocuğun kendine özel bir temizlik gelişimi vardır. DÜNYADA NE KADAR ÇOCUK VARSA O KADAR DE TUVALET EĞTİM YÖNTEMİ VARDIR. sizin çocuğunuzun tuvalet eğitimi yöntemini çocuğunuzla birlikte siz oluşturacaksınız. Tuvalet eğitimine başlamada zamanlama çok önemlidir. Vaktinden önce tuvalet eğitimine başlamanız ve çocuğunuzu bu konuda zorlamanız çocuğunuzda ruhsal sorunlara ve onun daha uzun süreli altını ıslatmasına neden olabilir. Geç başlamanız da tuvalet alışkanlığı kazanmasının gecikmesine neden olabilir. Ayrıca 3 yaş dolayları toplumsallaşma ve kreşe başlama yaşı olduğu için bezli olmak çiş ve dışkı kontrolü sağlayamamak çocuğunuzun arkadaşları arasında rahatsız olmasına ve kendini dışlamasına neden olabilir. Tuvalet eğitimine başlamada Birinci öncelikli nokta bağırsak ve idrar yollarını kontrol eden sinir ve kasların belirli bir olgunluğa erişmesi gerekir. Bu olgunluk genelde 12–18 aylar dolaylarında olur. İkinci önemli nokta çocuğun idrar kesesi ve bağırsaklarının dolduğunun, boşaltması gerektiğinin bilincine varmasıdır. Dışkılamayla ilgili büzücü kaslar normal olarak çocuk yürümeye başlayınca gelişmeye başlar. Bir başka önemli gelişme ise; yine çocuğun, idrar ve dışkısını neden beze ya da yerlere değil de tuvalete yapması gerektiğinin bilincine varacak olgunluğa erişmesi gerekir. Çocuğunuzda bu gelişmeleri dikkatlice değerlendirdikten sonra tuvalet eğitimi için yeterli olgunluğa ulaştığını düşünüyorsanız tuvalet eğitimine başlayabilirsiniz. Bu olgunluk Çocuklarda çoğunlukla 18-36 ay dolaylarında gelişir.  Daha fazlasını oku

ÇOCUK VE TELEVİZYON

doktoryilmazbay Yorum yok

Yazıma başlamadan önce hemen belirteyim. Televizyon, bilgisayar, tablet, Laptop, CD, DVD, akıllı telefon, videoyu ve tüm görsel, işitsel oyun araçlarını ayni kategoriye koyuyoruz. Televizyon için söylediklerimiz diğerleri için de geçerlidir.

20. Yüzyılın en büyük buluşları arasında yer alan T.V. insanlık adına büyük gelişmelere sebep olmuştur. Aile hayatını; milattan önce ve milattan sonra gibi T.V. den önce T.V. den sonra diye 2’ye ayırmak mümkündür. Televizyondan önceyi; aile yaşamı için karanlık, tele- vizyondan sonrayı ise aile yaşamı için aydınlık dönem olarak nitelendirebiliriz.

Çağımızın en önemli kitle iletişim aracı olan televizyonun çocuklara yararlı mı; zararlı mı? olduğu hep sorgulana gelmiştir. Bu soruyu ben bıçak insana yararlı mı, zararlı mı ya da uranyum insanlık için yararlı mı, zararlı mı? şeklinde algılıyorum. Bıçakla elma soyarsak yararlı, elimizi kesersek zararlı. Uranyum atomundan elektrik enerjisi üretebiliriz ve yararları sonsuzdur. Atom bombası yaparsak da zararları sonsuzdur. Bunun gibi televizyonu olumlu kullanırsak elbette ki yararlıdır. Gereğinden çok ve yerli yersiz kullanırsak elbette ki zararlıdır. Azı karar, çoğu zarar ilkesi çoğu şeyde olduğu gibi burada da geçerlidir.

Daha fazlasını oku

ÇOCUKLARDA KULAK TEMİZLİĞİ

doktoryilmazbay Yorum yok

Sevgili anneler ve babalar; çocuğunuzun kulağını temizlemek için kulak çöpü, kürdan, kibrit çöpü, kulak pamuğu kullanmayınız. Çocuğunuzun kulak temizliği için banyodan sonra kulaklarındaki nemi ince bir havlu ya da tülbentle almanız yeterlidir.

               Tüm canlılarda olduğu gibi çocuğunuzun kulakları da kendi kendini temizler. Siz dışarıdan temizlemeye kalkarsanız vücudun kendi temizleme işlevini engeller ve buşon adı verilen kulak tıkaçlarına neden olursunuz.  Daha fazlasını oku

KEKEMELİK

doktoryilmazbay Yorum yok

KEKEMELİK:Normal akıcı konuşmanın tekrarlamalar, uzatmalar, duraklamalar ve çeşitli ünlemlerle kesilmesidir. Dil gelişiminin hızlandığı 3-4 yaşlarında en çok görülür.Kekemeliğin ortaya çıkmasında aşağıdaki faktörler etken olabilir. Daha fazlasını oku

SİNEKLERDEN VE HAŞERELERDEN KORUNMA

doktoryilmazbay Yorum yok

  • Çocuğunuzun yiyeceklerini ağzı kapalı kaplarda saklayınız.
  • Pencerelere tel takınız. Yattığı yatağa tül takınız.
  • Ortamda böcek-sinek çoksa uzun kollu giysiler giydiriniz.
  • Çocuğun bulunduğu odada sinek öldürücü spreyler, kimyasal sinek öldürücüler kullanmayınız. Bunlar deri döküntüsüne, baş ağrısına ve derinin hissizleşmesine neden olabilir.
  • Arı ya da böcek çocuğunuzu soktu ise iğnenin ucu gözüküyorsa ince bir cımbız ya da bıçakla ucunu dışarı çıkartacak şekilde iğneyi oradan alınız ve şişmemesi için o bölgeye 15-20 dakika buz koyunuz.
  • Alerjik bir reaksiyon oluşmuşsa doktorunuzun önereceği bir alerji kremi ya da losyonu kullanabilirsiniz.

Dr. Yılmaz Bay
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

GECE İŞEMESİ

doktoryilmazbay Yorum yok

Çocuklarda görülen gece işemeleri yalnız çarşafları değil; bir çok ailenin de hayatını perişan etmiştir. Ve halende etmektedir. Öncelikle aileler şunu bilmelidirler ki;5 yaşına kadar ayda 3-5 kez gece işemesi normaldir.Tedavi gerektirmez. Çocuk 5 yaşını geçtiği halde ayda 3-5 kez yada daha fazla altını ıslatıyorsa bu gece işemesi hastalığıdır.Ve bir çocuk hekimine başvurulmalı ve yardımı istenilmelidir. Gece işemesi olan çocukların % 40 anne yada babasında % 80 aile fertlerinden herhangi birinde (Amca, hala, dayı, teyze yada bunların çocuklarında) gece işemesi vardır. Daha fazlasını oku

ÇOCUĞUNUZDAN SİZE MEKTUP VAR

doktoryilmazbay Yorum yok

PULSUZ DİLEKÇE

Sevgili Anneciğim, Babacığım,

Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, şunları söylemek isterdim; Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Deneme ile öğrenirim. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra.Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ama siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz vermeyin. Sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalıyor.Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz yasak ve kuralların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlamayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yaralanmadan edemiyorum. Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam.Yumuşak ve keskin sözler bende daha iyi iz bırakır “ Ben senin yaşındayken… “ diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.

Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın.Bana yanılma payı bırakın.Beni korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın.Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin.Ceza vermeden önce beni dinleyin.Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.Beni dinleyin.Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar,soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve öz olsun.

Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; Hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım. Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın.Yüzde Yüz Dürüst Davrandığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğuk kanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı göre bilirim, ama beni aşağılamayın.Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır.

Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz, erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.

Biliyorum ara sıra üzüyor belki de sizi hayal kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istedikleriniz çok olmadığını da biliyorum.

Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize inancım sarsılmasın.

Benden “ Örnek Çocuk “ olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem.Sevecen anlayışlı olmanız bana yeter.

Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değil. Ama seçme hakım olsaydı.
Sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim…

SEVGİLER, ÇOCUĞUNUZ

OYUN VE ÇOCUK

doktoryilmazbay Yorum yok

Oyun, sonucu düşünülmeden, eğlenmek amacıyla yapılan davranış ve hareketledir. Çocuğun fiziksel, zihinsel, dil ve sosyal kapasitesinin gelişmesini sağlayan en önemli uğraşısıdır. Büyükler için iş ne ise çocuklar için oyun aynıdır. Oyun çocuğun işidir. Oyunla çocuk toplum içerisindeki sosyal yönünü geliştirir ve kendini diğer bireylerden ayıran özellikleri fark eder. Çocuk kendini oyunla anlatır. Çocuğun duyguları oyunla keskinleşir. Yetenekleri, becerisi artar. Kurallara uymayı, sorumluluk almayı, iş birliğini, insanlara saygılı olmayı oyunla öğrenir. Duyduklarını, gördüklerini oyunla sınayıp dener, öğrendiklerini pekiştirir. Girişimci olmayı, tehlikeyi göze almayı, karar vermeyi, problem çözmeyi oyunla öğrenir. Kendisine olan güveninin oyunla geliştirir. Duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını oyunla karşılar. Oyunla kendi kendine yetmeyi öğrenir. .

Çocukların zekâ gelişiminin % 50’si ilk 4 yaş içinde, % 30’u 4- 8 yaş arasında, % 20’si de 8- 18 yaş arasında tamamlanır. Bu nedenle ilk 4 yaşta eğitici oyunlar çok önemlidir. Bu oyunlar bedeni ve zekâyı geliştirdiği gibi onun üzerinde neşe ve mutlulukta yaratır. İyi davranışlar kazandırır, arkadaşlık ilişkilerini güçlendirir, çevreye saygılı olmayı öğretir. Hikâye ve masallar hayal gücünü güçlendirir. Çevresiyle paylaşmayı, yardımlaşmayı ve kurallara uymayı öğretir.

Oyun, çocuğun özgürlüğüdür. O dünyaya kendisi egemendir. Kuralları kendisi koyar kendisi bozar ancak yaşıtlarıyla bu egemenliği paylaşır. Büyüklerin o dünyaya girmesine izin vermez

Oyun, çocukları hayata hazırlar. Yaşıtlarıyla oynadığı evcilik, hırsız-polis, doktorculuk gibi toplu oyunlarda anne-baba, polis, doktor rolünü üstlenen çocuklar yarının başarılı büyükleri olacaklardır.

Oyun, çocukların ortak dilidir ve en doğal anlaşma ortamıdır. Hiç tanışmayan çocuklar bir araya geldiklerinde daha birbirlerinin isimlerini bile öğrenmeden oyunun dili ile anlaşıp mükemmel bir arkadaşlık kurabilirler. Oyun onları birbirlerine kaynaştırır.

Oyun, çocuğun en güçlü ve en doğal duygularından biri olan saldırganlık duygusunun da boşaltılmasına yardımcı olur. Polis olup hırsızı yakalayan, doktor olup hastasını iyileştiren, oyuncak arabasını yarıştırırken arkadaşını geride bırakan ya da savaş oyununda düşmanları mağlup eden komutanı oynayan çocuk ne kadar da mutludur.

Oyun, çocukların eğitim, bilgi ve becerilerini sınadığı en doğal deneme ortamıdır. Çevresinden, ailesinden aldıklarını oyunda dener. Olumlu özelliklerini pekiştirir, olumsuzları değiştirir. Sınırlarını ancak arkadaşlarıyla oynarken oyunda öğrenir

Oyun, çocuklar için en iyi öğretim aracıdır çünkü çocuklar oyun esnasında ileri derecede öğrenmeye yatkındırlar. Zor konular ve soyut kavramlar oyun esnasında daha kolay öğrenilir.

Oyun, aynı zamanda bir tedavi yöntemidir. İçine kapanık, yaşıtlarıyla ilişki kurmakta zorluk çeken çocuklar ya da öğrenme bozukluğu-hiperaktivite gibi hastalığı olan çocuklar oyunla normal bireylere dönüştürülebilir.

Oyun, çocukları fazla kilodan ve obeziteden korumaktadır. Oynayan çocuk gereksinimi kadar yemekte ve aldığı enerjinin fazlasını da oyunla harcadığı için hiçbir zaman fazla kilolu olmamaktadır.

SÖZÜN ÖZÜ
Erişkin ruh sağlığı sevmek ve çalışmaksa;
Çocuk ruh sağlığı sevilmek ve oynamaktır.

İŞİTME

doktoryilmazbay Yorum yok

İŞİTME; konuşmanın ilk şartıdır. Konuşma; işitme, zekâ, dikkat, işittiklerini anlama ve ayırabilme gibi birçok yeteneğin birleşmesi sonucu oluşan karmaşık bir olaydır.

Yeni doğan bebeğiniz 72 saat sonra çevreden gelen sesleri algılamaya başlar ve sizi duyar. Ani ve kuvvetli seslere irkilerek yanıt verir. Gözlerini kırpar ya da açar, huzursuz olur. Daha fazlasını oku

Çocuklarda Konuşmanın Geliştirilmesi

doktoryilmazbay Yorum yok

Konuşma; insanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliktir. Kendimizi, duygularımızı ve düşüncelerimizi başkalarına anlatmanın ana yolu konuşmaktır.

Konuşma anne karnında başlar. Bebekler ana dilini öğrenmeye anne karnında başlarlar. Hamileliğin 16. haftasından itibaren bebekler duyduklarına tepki vermeye başlarlar. Sesli uyaranlar hareketlerinde ve kalp atışlarında değişiklik yaparak tepki gösterirler. Daha fazlasını oku

ÇOCUKLARDA SALDIRGANLIK

doktoryilmazbay Yorum yok

Saldırgan çocuk; ailesi, çevresi, yaşıtları ve arkadaşları ile uyumlu ilişki kuramayan çocuktur. Evde ve okulda sürekli problem çıkartır. Kavgacıdır, geçimsizdir, kuralları çiğner. Etrafındaki, çevresindeki insanlara sürekli fiziksel zararlar verir. Bazı çocuklar da etrafa fiziksel zarar vermez ancak vurdulu kırdılı oyunlardan hoşlanır; oyunları düşmancadır, oyun arkadaşlarına zarar verebilir ve bu çeşit davranışı sürekli tekrarlarlar. Bu da bir çeşit saldırganlıktır. Daha fazlasını oku

AŞILAR

doktoryilmazbay Yorum yok

Enfeksiyon hastalıkları çocuklarda en sık görülen ve en ağır sağlık problemlerine neden olan hastalıklar arasındadır. Bunların çok büyük bir çoğunluğundan aşı ile korunmak mümkündür. Aşının yan etkileri enfeksiyonların oluşturduğu etkilerden çok daha az görülür ve de çok hafiftir. Aşıyla önlenebilir hastalıklardan çocukların korunması için var olan tüm aşıların bütün çocuklara uygulanması gerekir. Daha fazlasını oku

BÜYÜK KARDEŞE DİKKAT

doktoryilmazbay Yorum yok

Büyük kardeş daha dün, evin hatta tüm ailenin ilgi odağı idi. Bugün birden her şey değişti. Kendine bir rakip geldi. Herkes onunla ilgileniyor, tüm hediyeler ona geliyor. Doğal olarak bir kıskançlık gelişecektir. Bunun geçici olduğunu ve zaman içinde her şeyin düzeleceğini bilin. Bir süre için tüm aile fertleri ve yakın dostlar büyük kardeşin yanında küçük çocuğa olan sevgilerini kontrol etmelidirler. Hatta hediyelerin bir kısmı büyük kardeşe sunulmalı. Büyük kardeşin bebeği tanımasına izin verilmeli, onu kucağına almalı,kollarından tutup oynamalı,onun gereksinimlerini öğrenmeli. Mama saatinde, altının değiştirilmesinde, banyosunda, soyundurulup giydirilmesinde büyük kardeş aktif olarak işe katılmalı,onunla fotoğraf çektirmeli, büyük olduğu ona hissettirilmeli ve büyük olmanın avantajlarını kullanmalıdır. Bir süre sonra kardeşi rakipten çok kendisiyle oynayacak bir arkadaş gibi görecek ve sizin işiniz çok daha kolaylaşacaktır.

ÇOCUKLUK ÇAĞI MASTÜRBASYONU

doktoryilmazbay Yorum yok

Çocuğun kendi kendini uyarması olarak tarif edeceğimiz bu olay çocuk gelişiminin beklenen zararsız bir evresidir. Çocukluk yaşlarında hiçte az olmayan bu olay çoğu aile tarafından ayıp, yasak, günah olarak algılanmakta ve saklanmaktadır. Anne –Babalar bir zamanlar kendileri aynı durumu yaşamış olsalar bile bu kadar erken yaşta çocuklarının böyle bir davranış içerisinde olmalarını kabul edemezler. Daha fazlasını oku

SÜNNET

doktoryilmazbay Yorum yok

Sünnet; penisin uç kısmını kaplayan derinin (sünnet derisi) cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Sünnet derisi el, yüz, ayak ve vücudun diğer kısımlarını örten deri gibi penisin üzerini kaplayan vücudun normal ve sağlıklı bir parçasıdır. Göz kapağı nasıl gözü koruyorsa, penisin üzerini öreten deride penisi dış etkenlerden, travma ve yaralanmalardan hatta enfeksiyondan korur. Penis başını nemli yumuşak ve duyarlı tutar. Normalde bir iç organ olan penisin ısısını sağlar. Penisi koruyan özel bir yağ ve mikroplardan koruyucu maddeler üretir. Tüm bu işlevleri ile çocuklarda penisin normal ve sağlıklı büyüyüp gelişmesini sağlar. Penis üst derisi normalde yalnız idrar çıkışına izin verecek açıklıktadır ve bu ideal özellik penis başının erkenden dış koşullara açık hale gelmesini engeller. Erkenden penis başını örten derinin geri çekilip penis başının dışarı çıkartılması gerekmez. Sünnet derisi ileri çocukluk yaşlarında ya da erişkin çağa gelindiğinde; gerektiğinde kendiliğinden penis başından ayrılacaktır. Genel vücut temizliği dışında penis için özel bir bakım ve temizlik gerekmez. Penis üzerindeki deriyi zorla geri çekip içerisine su, sabun ya da temizleyici bir madde sürülmesi gerekmez Daha fazlasını oku

doktoryilmazbay Yorum yok

SEVGİLİ ANNE ve BABALAR

Çocuk yetiştirmek bir sanattır. Hem de dünyanın en zor, en yorucu ama öte yandan da en güzel sanatıdır. Çocuk yetiştirme sanatının ana ilkeleri sevgi, anlayış ve hoşgörüdür.

Sayfamızda çocuğunuzu yetiştirirken en çok karşılaşacağınız sorunlar ve bu sorunlarla ilgili açıklamalar bulacaksınız. Sağ taraftaki menüyü kullanarak merak ettiğiniz konularla ilgili ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.

Doktor Yılmaz Bay’ı tanımak isterseniz buraya tıklayınız.

Anne ve Baba olduğunuz için sizleri kutluyorum ve çocuğunuz ile birlikte sevgi, anlayış ve hoşgörülü günler diliyorum.

Doktor Yılmaz Bay
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Not: Randevu almadan önce bu yazıyı okuyunuz: Randevu Kuralları